İstanbul’daki Fransız okulundan geldi 56 yılı çift kültürlü olarak yaşadı. Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türkler röportaj serimize 56 yıldır Fransa’da yaşayan Aynur Flamain, öğrenci olarak geldiği ülkede Fransız kültürüyle büyüdüğünü ama asla Türk kültürünü unutmadığını, unutmamak için büyük gayret sarfettiğini anlatıyor.
İstanbul’da Fransız okulunda okurken, 1968’de Fransa’ya gelen Aynur Flamain’e, bu ülkenin diline ve kültürüne alışkın bir genç olarak başladığı yeni hayatında neler yaşadığını sorduk.
Tansu Sarıtaylı- Aynur hanım, Fransa’ya ne zaman geldiniz?
Aynur Flamain- Fransa’ya 1968’de geldim.
Tansu Sarıtaylı- Diğer birçok röportajda hayat hikayelerini anlatanların çoğu çalışmaya gelip yarım asır kaldıklarını anlatmışlardı. Sizin Fransa’ya gelmenizin sebebi neydi peki?
Aynur Flamain- Ben İstanbul’daki Fransız okulu Dame de Sion’da okudum ve Fransa’ya gelmek istiyordum. Ben hem arzu ettiğim içindi hem de özel bir durum vardı. Çünkü ben annemi kaybetmiştim ve babam yalnızdı. Ablalarım ise evliydi. Dolayısıyla benimle fazla meşgul olamayacağını görünce ben de Fransa’ya gitmek istediğimi söyledim. O da beni Fransa’ya yolladı.
Tansu Sarıtaylı- Fransa’ya geldiğiniz zaman zorlandınız mı?
Aynur Flamain- Tabii, ülkenin dilini bilseniz de yabancı bir ülkeye geliyorsunuz. Yine de ben Dame de Sion’dan mezunum. Okuldayken hocalarımız, bilhassa öğrencilerle ilgilenen yardımcılar ve öğretmenler Fransızdı. Yani evden çok okuldaydım. Yaşantı olarak evden çok okuldaydım, onun için de aslında yaşantı olarak fazla bir değişiklik görmedim.
Fransa’daki soeurler olsun??? oldukça açık fikirliydiler. Mesela İstanbul’da Fransa’daki bazı durumları anlatırlardı, yaşantılarını söylerlerdi. Dolayısıyla kültüre alışmak açısından da fazla zorluk çekmedim.
Tansu Sarıtaylı- Peki ilk aylarda Türkiye’den bir şeyin özlemini çektiğiniz oldu mu?
Aynur Flamain- Burada kışı fazla özlemedim. Kış mevsimi İstanbul’la aynı gibiydi. Soğuk hava falan aynıydı. Ben her yaz İstanbul’a gidiyordum. Hatta bazı seneler şubat ayında Fransa’daki okullar tatil olduğunda da İstanbul’a gidiyordum. Yani İstanbul’la temasımı hiçbir surette kesmedim.
Tansu Sarıtaylı- Türkiye’deki sevdiğiniz yemekler olsun veyahut da buna benzer şeyleri özleyip aradığınız olmadı mı?
Aynur Flamain- Yemek açısından fazla bir zorluk çekmedim. Çünkü İstanbul’da da yemek seçen bir insandım. İstanbul’da Dame de Sion’da bazı günler herkes yemeğini bitirirdi, ben hala bitirmezdim. Öğlenleri herkes sınıflarına çıktığı zaman beni, ceza olarak yemeğimi bitirmem için bekletiyorlardı. Bunu bana İstanbul’da yapıyorlardı ama Fransa’da yapmadılar, tabi ona cesaret edemediler. Çünkü burada da Dame de Sion’da, yani aynı okuldaydım. Çünkü ben okulum kanalıyla Fransa’ya gelmiştim.
Tansu Sarıtaylı- Aynur hanım, sizin ilk geldiğiniz dönemde Fransızların Türklere bakışı nasıldı? Çünkü o yıllarda
Fransa’da Türk toplumu yoktu.
Aynur Flamain- Benim temasım daha çok yatılı olan öğrencilerleydi. Fakat Fransa’nın İspanya sınırında Biarritz kentindeydim. Biarritz’te oldukça fazla İspanyol talebe vardı. İspanyollarla Türkleri karıştırmamak lazım ama az çok kültür açısından aynı seviyedeydi. Yani onların da benim de Fransızcamız, bir Fransız’ınki gibi değildi. Onun için daha çok İspanyol arkadaşım oldu fakat oradaki okulumdaki ‘yardımcı sörler’ çok ilgiliydi, bana Fransa’yı tanıtmak istiyorlardı. Çoğu hafta sonu muhakkak bir aile bulup beni o hafta sonunu birlikte geçirmem için Fransız ailenin yanına yolluyordu. Fransız ailenin yanındaki tecrübeler çok değişik bir açık görüş kazandırdı bana.
Okul hayatının yanı sıra Fransız ailelerin ev yaşantısını da tatbiki olarak görmüş oldum. Yani çok büyük bir avantaj. Tabi Fransız aileleri bakıcı sörler seçiyordu. Ailenin çocuklu ve boşanmamış karı koca olmasına çok dikkat ediyorlardı. Tam iyi aile ortamında bulunmamı sağlıyorlardı. Büyük bir disiplin içinde aile kültürü almam sağlandı.
Okuldan bazılarını arkadaş edinmiştim, ancak onların yanına gitmek istiyordum ama nedense o ailelere beni yollamadılar. Böyle durumlara çok dikkat ettiler.
Tansu Sarıtaylı- Fransız görevlilerin çok hassas davranmalarının sebebi neydi peki?
Aynur Flamain- Çünkü o sıralarda Türkiye’de bazı Türkler din değiştirmiş ve Katolik olmuştu. Bundan sorumlu tutulan birçok yardımcı ve bakıcı kadın görevli Türkiye’den kovulmuştu. Bu olaylar Fransa’daki görevlilerin kafasına yerleşmiş “Herhangi olumsuz algılanacak bir şey yaparsak Türkiye bizi rahat bırakmaz, okulu bile kapatırlar” diye endişeleniyorlardı.
O zaman yaşananlar büyük olaydı. Yani bazı Müslümanların Katolik olması. Tevfik Fikret’in oğlu da galiba din değiştirmişti. O zaman İstanbul’daki bizim okul karma değildi. Bizim kız okulundan da din değiştiren vardı. Misyonerlik faaliyeti gerekçesiyle okuldaki görevlilerin sınır dışı edilmesi Fransa’daki Dame de Sion okulunu da etkiledi. Onlar bu konuda çok hassas davranıyordu. Yine de ben sanmıyorum, yani o çocukların din değiştirmede yardımcı kadınların rolü olduğunu sanmıyorum. Bence onlar zaten Katolik olacak çocuklardı, yani o dini kendilerine daha yakın bulmuş olabilirler. Her şey olabilir.
Tansu Sarıtaylı- Yardımcı bakıcılar ve seurler arasındaki farkı anlatabilir misiniz?
Aynur Flamain- Ben buraya geldiğimde yardımcı bakıcı seurler ve öğretmenler soeur ile Maire vardı. Onların arasındaki farkı izah etmem gerekirse, seure yardımcı ve bakıcı kadınlar, Maire ise öğretmen kadın hocalar. Yani bir kültürün üstü olan??? Ötekiler bakıcılık yapanlar.
Tansu Sarıtaylı- Peki o hassas durum içinde yardımcı görevliler ve öğretmenler size farklı sınırlar koydular mı?
Aynur Flamain- Onların hepsi ben Fransa’ya geldiğim zaman çok dikkat ediyorlardı, çok titizdiler. Herhangi bir din hususunda konuşulmaz, hiçbir surette din konusundan söz edilmezdi. Bazı şeyler, etkinlikler vardı, ben onlara katılmak istiyordum. Biraz onlar hakkında da bilgim olsun istiyordum. Hiçbir süratte onlara katılmama izin vermiyorlardı, tamamen sınırlıyorlardı.
Tansu Sarıtaylı- Peki Aynur hanım, yarım asırdan fazla bir süredir Fransa’da yaşıyorsunuz. Bugünkü Fransızların Türklere bakışını nasıl buluyorsunuz daha doğrusu Türk toplumuna bakışları nasıl sizce?
Aynur Flamain- Bulunduğunuz muhite bağlı. En basitinden kendi oturduğum semtte etrafımda hem Türk var hem de Fransızlar veya başka dil konuşan insanlar var. Hepimiz çok rahatlıkla birbirimizle arkadaşız. Bu durum senelerden beri böyle devam ediyor. Ben Fransa’ya geldiğim senelerde zaten Türklerin ne olduğunu bilmiyorlardı. Hele arkadaş olduğum kişiler ben aydan gelmişim gibi bakıyorlardı. “Sen nereden geldin” der gibiydiler. Türkiye konusunda fikirleri yoktu. Onun için bana karşı herhangi bir husumetleri veya ırkçı tavırları olmadı. Çünkü hiçbir surette benim kim olduğumu anlayamadılar. Çünkü Fransızca konuşuyordum. Ancak Müslüman olduğumu biliyorlardı. Katolik dini eğitime girmiyordum ama onun haricinde onlar gibi bir insandım.
Tansu Sarıtaylı- Fransa’daki topluma uyum sağlamanızın ve Fransızca konuşmanızın avantajları olmuştur.
Aynur Flamain- Evet bu önemli. Tabi aynı zamanda soeurlerın bana karşı tutumları çok iyiydi ve çok dikkatliydiler. Bana karşı en ufak bir hata yapmamak istiyorlardı. Beni özgür bıraktılar öyle vakit geçirdim. Biarritz şehrinde bir sene kaldım sonra Paris’e taşındım.
Tansu Sarıtaylı- Peki Aynur hanım ömrünüzün yarım asrını Fransa’da geçirmişsiniz. Kendinizi Türk gibi mi Fransız gibi mi hissediyorsunuz? Kültürel olarak da değerlendirebilirsiniz.
Aynur Flamain- Haliyle Fransız kültürünü daha fazla biliyorum. Malum İstanbul’da Fransız okulu Dame de Sion’da okudum orada da aynı şekilde Fransız kültürünü alıyorsunuz.
Tansu Sarıtaylı- Peki Türkiye ile temasınız devam etti mi?
Aynur Flamain- Hiçbir surette Türkiye’deki olayları takip etmekten uzak durmadım. Mesela Türkçe kitaplar, romanlar okudum. Her iki ülkeyi ve her iki lisanı aynı şekilde yürüttüm. İdi dili ve iki toplumu aynı şekilde yaşadım. Ben hiçbir surette sıkmadan yetiştirildim. Babam bana karşı her zaman hoşgörülü davranan bir kişiydi. Babam hacca gitmiş ve hacı olmuştu. Ama ben gece yarısı eve döndüğüm zaman bana hiçbir zaman sormamıştır. Kendim açıkça söylerdim şuradaydım şu kulüpteydim diye. Babam beni sıkmadı, ben de hiçbir zaman suiistimal etmedim. Babamın bana karşı güvenini sarsmadan beraberce yaşıyorduk.
Tansu Sarıtaylı- Sizin kültürünüz Fransız kültürü olmuş. İstanbul’daki kültürünüz arasında da fazla bir fark yokmuş. Fransa’ya Anadolu’dan gelenler gibi olmadığınız için değil mi? Peki Türkiye’ye gittiğiniz zaman sizi üzen bir durum oluyor mu, size yabancı gözüyle bakıyorlar mı?
Aynur Flamain- Bakmıyorlar. Fakat şimdiki Türkiye’nin haline çok üzülüyorum. Tamam ben biraz fazla serbest büyütüldüm ama şimdiki gençlerin fikirleri, görüşleri beni çok üzüyor. Öyle ki seviyeleri yüksek olan insanlar. Sanki geriye dönmüş vaziyetteyiz, 30-40 yıl geri gitmiş gibi bir hava var. Bunu çok kişiden duyduk biliyor musunuz. Yani kültürlü olanlarda, yoğun eğitim almış insanlarda dahi yozlaşma durumunu farkediyorum. Gençlere çok şaşıyorum, yani gençler de bu durumu nasıl kabul ediyorlar?
Tansu Sarıtaylı- Peki Fransa’ya geldiğiniz için memnun musunuz? Türkiye’den gittiğiniz ülke ABD olabilirdi, Almanya olabilirdi.
Aynur Flamain- Olamazdı. Fransa’dan başka ülke olamazdı, çünkü Fransız okulunda okumuştum, Fransızca biliyordum. Bilhassa Fransız ailelerinin yanına beni yolladıkları zaman Fransız ailelerin nasıl yaşadığını gördüm. Bazı şeyler çok komikti. Fransa’ya gelmeden önce babamla yalnız yaşadığım için bana kimse bir şey yap demiyordu. O sebeple burada Fransız ailelerin yanındayken bazı şeyleri yapmak da hiç aklımın ucundan geçmiyordu.
Tansu Sarıtaylı- Anlaşılan siz ‘el bebek gül bebek’ büyütülmüşsünüz.
Aynur Flamain- Hayır ondan değil. Biz dört kardeştik. Ben en küçükleriydim. Üçüncü ablamla aramda 9 yaş vardı. Öteki ablalarım çok büyüktü, beni de hep küçük çocuk olarak gördüler.
Tansu Sarıtaylı- Evet 9 yaş epey çok. Farklılık olmuştur.
Aynur Flamain- Onun için bana iş göstermemişler, başkaları yapmış veya ablalarım yapmış. O sebeple buradayken bana reaksiyon gösterip “Aileniz size hiç iş yaptırmadı mı” dedi Fransız aileler. “Mesela masadaki tabakları toplamak gibi” falan şeklinde serzenişte bulundular.
Tansu Sarıtaylı- Peki siz burada bir hukukçusunuz aynı zamanda, mesleğinizi burada icra ettiniz mi?
Aynur Flamain- Hayır, burada daha çok tercümanlık yaptım. İlk yıllarda evli değildim, geçimimi de o parayla sağlayabilirdim.
Tansu Sarıtaylı- Aynur hanım bana zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Benim sormayı unuttuğum veya sizin eklemek istediğiniz bir şey varsa sini dinliyorum.
Aynur Flamain- Yok. Vallahi sorularınız beni hiç sıkmadı. Yani kolaylıkla cevap verebildim. Teşekkür ederim. En son bir hatıramı anlatayım. 1968 olayları yaşandığında Paris’teydim. Burası için bayağı şenlikliydi. Ayaklanmaları Türkiye’de kimse görmemiş, Türkiye’dekiler bilmiyordu. 1968’de Avrupa’da ne olduğunu, olayları yaşadım ve gördüm. Bize göre çok eğlenceliydi. Bir defasında okullar kapanmıştı. Edindiğimiz arkadaşlarla sağa sola gidiyordum. Devamlı eylemler, gösteriler oluyordu. Bulvard Saint Germain’de birçok konuşmacılar vardı. Biz de çoğu zaman onları dinliyorduk. Çok eğlenceli bir seneydi. Polis bize bir şey demiyordu, ama kimileri kaldırım taşlarını söküp polise saldırıyordu. Fakat biz öyle değildik.