Fransa’da kurulmuş Türk dernekleri arasında yer alan, Başkent Paris’in banliyösü Cergy-Pontoise Fransız-Türk Kültür Merkezi’nin çalışmalarını mevcut Dernek Başkanı Hikmet Türk anlattı. İşin gerçeği, maksat köşe dönmek değil
kalıcı çok iyi sağlam bir düzen kurmak olmalı.
Fransa’da kurulmuş Türk dernekleri arasında yer alan, Paris’in banliyösü Cergy-Pontoise Fransız-Türk Kültür Merkezi’nin çalışmalarını Dernek Başkanı Hikmet Türk anlattı.
Fransa’daki Türk derneklerinin başkanlarıyla röportajlara devam ediyoruz. Bugün de Cergy-Pontoise Fransız-Türk Kültür Merkezi Başkanlığını yürüten Hikmet Türk’le birlikteyiz.
Tansu Sarıtaylı- Hikmet bey kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz?
Hikmet Türk- Ben Hikmet Türk, 1970 Bayburt doğumluyum. İlkokulu Türkiye’de bitirdim. 10 yaşında Fransa’ya geldim. Ondan sonra eğitimimi burada yaptım. Bir arıza nedeniyle tekrar ilkokuldan başladık. Burada ortaokul lise üniversite öğrenimim sırasında matematik ve fizik dersleri aldım. 1996 yılında kendi özel nedenlerimden dolayı üniversiteyi bıraktım, iş hayatıma başladım.
Tansu Sarıtaylı- Peki Hikmet bey, sosyal faaliyetlere, dernek işlerine ne zaman girdiniz?
Hikmet Türk- Dernek işlerine 1985 yılında başladım. O zaman 15 yaşındaydım, tabi ilk dönemler fahri olarak dernekte görev aldım. Ama resmi olarak 1992’de Cergy-Pontoise’daki Cergy-Pontoise Fransız-Türk Kültür Merkezi Derneği’nde genel sekreter olarak başladım. Daha sonra Başkan Yardımcısı olarak 2001 yılına kadar devam ettim. 2001’de de kuruluşun başkanlık görevini aldım.
Tansu Sarıtaylı- Sizden önceki yöneticilerden de bahseder misiniz?
Hikmet Türk- İlk başkanımız Yozgatlı Efsal Biliç, Fransa’ya ilk gelenlerden Türk vatandaşlarımızdandı. Ondan sonra Bayburtlu İbrahim Kurdoğlu görevi devraldı. Ondan sonra Sivaslı Mehmet Doğan ve ondan sonra rahmetli babam Hayrettin Türk görevi yürüttü. İlk Efsal Biliç başkan iki veya üç sene yaptı. Ondan sonra iki sene İbrahim Kurdoğlu, iki dönem Mehmet Doğan iki yıl da Hayrettin Türk yapmıştı. Ondan sonra dernek başkanlığını ben devraldım. Aşağı yukarı 23, 24 senedir de devam ediyorum. Üyeler başkan olarak devam etmemi istediler, onların isteği üzerine görevimi sürdürüyorum.
Tansu Sarıtaylı- Peki bu dernek projesi nasıl ortaya çıkmış biraz anlatabilir misiniz?
Hikmet Türk- Ben buraya Moş bölgesinden geldim. Rahmetli babam iki nükleer santralde çalışmıştı. 1990’lı yıllara dönmek istiyorum. Paris’e tekrar dönmek gerekiyordu. İş nedeniyle Paris’e gelince yer aramaya başladık. Türk toplumunun daha yoğun olduğu Paris’in Cergy-Pontoise vardı. O zaman Efsal Biliç’in başkanlığı döneminde alınmış küçük yer vardı, 50 metrekare kadar. Orada temel atılmıştı. Oraya gidelim dedik.
Birinci etapta yani 1970 ve 1980’lerde vatandaş cuma namazını, bayram namazını kılacak bir yere ihtiyaç duyuyordu. Dernekçilik çalışmaları o şekilde başladı. 1990’lar geçti şimdi tamamen farklı bir şey ortaya çıktı.
Tansu Sarıtaylı- Ne değişti, farklı dediğiniz nedir?
Hikmet Türk- Farklı çünkü dönem de değişti nesil de değişti. O yıllarda “Türkiye’ye döneceğiz” mantalitesi ağırlığı vardı. Yani geçici olarak bakılıyordu. İbadetlerimizi yapabileceğimiz salonumuz vardı ama şimdi olay tamamen farklı. Çünkü Türkler burada, Fransa’da, Avrupa’da kalıcı. Ona göre derneklerimizi geliştiriyoruz.
Tansu Sarıtaylı- Peki derneklerde ne yapıyorsunuz?
Hikmet Türk- Derneğimiz yediden yetmişe her yaş grubuna hitap ediyor. Çocuklar buraya gelip hem Türkçe dersi hem din bilgileri dersi alabiliyor. Çok da güzel eğleniyorlar. Emekli olanlardan da epey ziyaretçimiz var, hani yaşlanınca insanlar çok fazla öteye beriye gidemiyor. Derneğimize gelip vakitlerini geçiriyor, çayını içim arkadaşlarıyla sohbet ediyor, ibadetlerini yapıyorlar. Kadınlar da hakeza aynı.
Tansu Sarıtaylı- Peki birçok faaliyet oluyor, yeriniz ne kadar?
Hikmet Türk- Derneğimizin bulunduğu alan 10 bin metrekare, 2003’te alınmış.
Tansu Sarıtaylı- Böyle geniş bir yeri edinmek kolay olmamıştır.
Hikmet Türk- Evet. Zamanında büyükelçimiz olsun, başkonsoloslar olsun desteği oldu. 2003’te 33 üyemiz vardı, 33 aile ve 50 metrekarelik bir yerdeydik. Başkonsolosumuz Aydın Sezgin “Ya Başkan, siz 50 metrekarelik yeri dolduramıyorsunuz, 10 bin metrekarelik yeri nasıl dolduracaksınız? Bunun üzerinde de çalışmak lazım” dedi. Bakın bugün cumada doluluğu görüyorsunuz. Cumartesi, pazar günleri de yoğun ilgi var. Hatta haftanın 7 günü sadece ibadet değil sosyal faaliyetler için, sohbet için, buluşmak için, kitap okumak için gelen çok oluyor. Her gün sabah namazında yerimiz açılır, yatsıya kadar hatta gece 11’e kadar ve yazın gece 12’ye kadar namaz kılmaz isteyenler, kitap okumak isteyenler, pinpon oynamak isteyenler buraya akın eder. Hatta gençler için sosyal faaliyetler için bilardo, langırt masaları da var. Yani burası sadece bir cami değil, aynı zamanda sosyal etkinlik alanları olan bir külliye şeklinde.
Tansu Sarıtaylı- Peki derneğin üye sayısı nedir Hikmet bey?
Hikmet Türk- Maşallah 1992 yılında 33 üye varken şimdi 580 kayıtlı aile oldu. Bu sayı giderek artıyor, çünkü vatandaşlar artık Türkiye’ye dönmüyor. Hayatına burada devam ediyor insanlarımız. Fransa’da kalıcı olunca da çocuklar ve gençler ve yaşlılar için iyi bir ortam gerekiyor. Burada ortamımız da güzel oldu. Üye olmayıp gelenler de var. Üye sayımız kadar o da vardır. Vatandaşlar hem dini vecibelerini yerine getirmek, hem sosyalleşmek için hem de etkinliklere katılmak için buraya geliyor.
Tansu Sarıtaylı- Peki ne tür sosyal etkinlikler yapılıyor?
Hikmet Türk- Türk geceleri ve Türk festivalleri yapıyoruz. Ayrıca geziler oluyor. 2018’de buradan 50 çocuğumuzu götürdük. 6-18 yaş arasında çocuklarımıza 7-8 veli de refakat etti. O şekilde Türkiye gezisi düzenlendi. İstanbul, Çanakkale, Edirne ve Bursa’ya gittiler. Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihi izlerinin olduğu yerleri gördüler. Covid-19 sebebiyle o gezilerimize ara verdik. 2020 yılında yaptığımız projeyi de salgın sebebiyle gerçekleştiremedik.
Ayrıca Fransa içinde geziler düzenliyoruz. Bayanların gezileri oluyor. Çocuklarımızı Fransa’nın tarihi yerlerine götürüyoruz. Carcassone şehrinde bizim Osmanlı döneminden kalma bir şehitliğimiz var. 50 çocuğumuzu otobüsle oraya götürdük ve çocuklar ecdadımızın ruhu için Fatiha okudu. Buradaki amaç çocuklar geçmişlerini bilsinler, nereden geldiklerini hatırlasınlar diyedir. Biz Fransa’da yaşıyoruz, Fransız toplumuna entegre olduk, ama bunun yanı sıra herkesin bir kökü, kendine has geçmişi var. Bunları unutmamak lazım.
Tansu Sarıtaylı- Peki dernek başkanlığı zor mu Hikmet bey?
Hikmet Türk- Nasıl başkanlık yaptığınıza bağlı. 2001 yılında dernek başkanı seçildim. Her sene seçim yapılır. O yıldan beri beni seçiyorlar. Benim anlayışıma göre bizde bir atasözü var “Ölü gördün ağlayacaksın, düğün gördün oynayacaksın” ben o tarz biriyim. Şimdi çıkın dışarıya Paris’in merkezinden buraya gelenler var. Siz de bilirsiniz Tansu bey, telefonum 24 saat açıktır. Kimin cenazesi var, kimin çocuğuyla ilgili bir sıkıntı var, hepsiyle elimden geldiğince ilgilenirim. Yani sadece kendi üyelerimizle değil.
Bizim camimizin adı Sultan Ahmet Camisi, derneğimizin adı ise Cergy-Pontoise Fransız-Türk Kültür Merkezi. Niye sadece cami değil. Kapalı alan 3 bin 800 metrekare, 500 metrekare cami. Diğer alanlar başka faaliyetler için. Salon, kütüphane, öğrenciler için derslikler, bayanlar için, din görevlilerimiz için, erkekler için, hocalarımız için alanlarımız var, bir de marketimiz var.
Burası sadece kendi içine kapanık bir yer değil. Dışarıdan da ziyaretçilerimiz oluyor. Üye olmayan vatandaşlar zaten ziyaret ediyor, ayrıca gayrimüslimler de ziyaret ediyor. Ortaokul ve lise öğrencisi 200 çocuk dört otobüsle buraya geliyor, camiyi geziyor. Fransız milli eğitim mevzuatında ‘dinler tarihi’ dersi var. O çerçevede gelip geziyorlar. Her sene geliyorlar. Çok da memnun kalıyorlar. Camimizin mimarisi de dışarıdan bakılınca biraz Osmanlı tasarımı şeklinde.
Ayrıca 2015’ten bu yana buraya 6-7 kilometre mesafedeki bir cezaeviyle ilgili faaliyetimiz oluyor. Biz her Ramazan ayında 900 kişiye iftar yemeği götürüyoruz. Onların dışında kurban bayramında kurban eti pişirip götürüyoruz, yanında tatlı olarak baklava da oluyor.
Tansu Sarıtaylı- Cezaevi faaliyeti nereden çıktı anlatır mısınız?
Hikmet Türk- Dönemin cezaevi müdürü beni aradı, “Ya başkan, böyle böyle böyle bizim buradaki mahkumların çoğu Müslüman. Durmadan kurban kurban diyorlar. Bu nedir” diye sordu. Ben de cezaevi müdürünü derneğe davet ettim, hatta ya siz gelin ya ben geleyim izah edeyim dedim. Gittim ne yapabiliriz diye konuştuk. Bizim orada kurban bayramı olur, getirip yapalım dedim. “Biz burada yemek yaptırmıyoruz dışarıdan geliyor, sizin yaptırmanız lazım” dedi. Kendim yaptırsam olur mu dedim, sıkıntı olmaz dediler. 2015’ten beri cezaevine gidip koğuşları ziyaret edip 900 kişiye tek tek kurban eti ve baklava dağıtıyoruz.
Tansu Sarıtaylı- Peki cezaevindeki faaliyet için epey bir harcama gerekir, bunun maliyeti problem olmuyor mu?
Hikmet Türk- Maliyeti oluyor elbette. Bizim dernekten birkaç arkadaş “Ya başkan, derneğin kendi ihtiyaçları var, cezaevindeki faaliyet için 3-4 bin Euro harcıyoruz. Ne gereği var şimdi dışarıya para harcamanın” dedi tabi. Fakat biz o faaliyetin faydasını görüyoruz. Konuyla ilgili bir anımızı paylaşayım. Arkadaşlardan biri bir Perşembe akşamı geldi “Başkan, benim yeğenimin kayınçosu falan cezaevinde, ehliyet ihlalinden içeri girmiş. Annesi, Türkiye’de hastanede vefat etmiş. Cenazeye gitmesi lazım, nasıl olabilir” diye sordu. Cezaevi müdürünü aradım, müdür bey durum böyle böyle, yardıma ihtiyacımız var dedim. “Başkan ben bu işleri tam bilmiyorum, bizim sekreter anlar o işlerden” dedi beni onunla da görüştürdü.
Sekreter “Monsieur Hikmet Türk, bana hastanenin hazırladığı ölüm raporunu yollasınlar” dedi. Hemen göndeririz, o işte sıkıntı yok bana güvenebilirsiniz dedim. Hakime, savcıya gitmeden işi çözdük. O arkadaş cezaevinden çıktı, annesinin cenazesine katılıp defin işlerini halletti, 15 gün sonra döndü tekrar cezaevine teslim oldu. Bütün bunlar bizim cezaevinde yaptığımız kurban bayramı faaliyetiyle gelişen münasebetler sebebiyle gerçekleşebildi. Yani onların güvencesidir bunlar. Biz Fransa’da yaşıyoruz, buraya uyum sağladık, karnımız burada doyuyor, ama vatanımızdan da kopmadık. Babam ilk kuşak, ben ikinci kuşak, bizden sonraki gençler üçüncü kuşak. Elhamdülillah gençlerin hala Türkiye bağlılığı var. Birçoğu Türkiye’deki gençlerden daha da bilgili diyebilirim.
Tansu Sarıtaylı- Peki Hikmet bey, bugüne kadar yapmayı düşündüğünüz bütün projeleri gerçekleştirebildiniz mi?
Hikmet Türk- Kulakları çınlasın, 2003 yılında Başkonsolos Aydın Sezgin beyle konuşuyorduk. 30 kişiden yüzlerce binlerce kişiye hizmet verir hale geldik. 10 bin metrekarelik alanda 3 bin 800 metrekare kapalı alanı gezdiriyorum. Yönetimdeki arkadaşlar şunu söyledi “Ya başkan niçin gezdiriyorsun?” İnsanların ufku açılsın. Bakın biz 30 kişiyle başladık nelere ulaştık. Demek ki siz de yapabilirsiniz. Sadece bir fiziki yapı değil, insanları bir araya getirmek, bir çatı altında toplayabilmek işin önemli yanı. Bakın mübarek ramazan ayı geldi. Dört her akşam iftar yemeği veriyoruz. 150 ila 300 kişi katılıyor. Sadece Türklere, Müslümanlara yönelik değil ha, Müslüman olmayan da gelebiliyor. Yani proje geliştirmek, fiziki alanları, binaları yapmak tamam da bundan sonra etkinlikleri de artırmamız lazım. Özellikle de gençlere yönelik faaliyetleri artırmalıyız.
Tansu Sarıtaylı- Yönetim kurulu kaç kişiden oluşuyor Hikmet bey?
Hikmet Türk- Yönetim kurulu 14 kişiden oluşuyor. 2020’den bu yana iki kişi hariç gerisi iki senede bir değişiyor. Bırakmak isteyenler bırakıyor, devam etmek isteyenler devam ediyor. Ama genellikle yük 4-5 kişinin sırtında yürüyor.
Tansu Sarıtaylı- Hikmet bey Türk toplumunun içinde bulunan birisi olaraktan size göre Türk toplumunun Fransa’daki konumu nedir, geleceği nasıl olur tahmininiz nedir?
Hikmet Türk- Eğitim konusundan bahsederseniz, kızlarımız çok iyi seviyede. Fakat erkeklerimizle ilgili sıkıntılar yaşıyoruz. Yani erkek çocuklar liseyi bitirmeden hemen iş hayatına atılıyor. Bu durumda sıkıntı yaşanıyor. Bu sıkıntı da bizden kaynaklanıyor. bunun nedenleri biraz karışık bir bilinmez bir sistemin içindeyiz desem yerinde bir söz olur Kızlarımızdan bahsedeyim, benim de üç kızım, bir oğlum var. Büyük kızım evlendi, Türkiye’ye yerleşti. İkinci kızım mühendislik eğitimine devam ediyor. Üçüncü kızım da okulda. Kız kardeşlerim de okudu. Ama maalesef oğlanları okutamıyoruz. 17, 18 yaşına gelince durum değişiyor. O sıkıntı da şundan kaynaklanıyor: Esnaflık yapayım, şirket kurayım, hemen para kazanayım, köşeyi döneyim diye düşünüyorlar. Halbuki köşeyi dönme diye bir şey yoktur, hayat devam ediyor, kalıcı bir şey kurup devam etseler bambaşka olacak. 1980’li yıllarda ben burada yaşadım, 90’ları gördüm, 2000’leri geçirdik, şimdi 2025 yılındayız. Eskiye nazaran maddi olarak iyi konumdayız. Ben 8 çocuklu bir ailenin ilk çocuğuydum. Bizim dönemde evde bir telefon vardı. Şimdi yeğenim var daha 1 yaşında elinde iPhone var.
Tansu Sarıtaylı- Peki başkan çok teşekkür ederim. Gerekli bilgileri ve mesajları verdiniz, çok teşekkür ederim.
Hikmet Türk: Biz teşekkür ederiz.