Türkiye’de 15 yaşında ustasının dükkanını devraldı. 2 Yıl sonra Fransa’ya gitmeyi kafasına koydu ve 17’sinde Fransa’ya geldi
Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajları sürdürüyoruz. Bugün de 1973 yılında henüz 17 yaşındayken, annesinin ve babasının rızası ve imzasıyla pasaport alıp Fransa’ya gelen Hüseyin Atasayar ile birlikteyiz. 15 yaşında ustasından terzi dükkanını devralıp iki yıl işleten Hüseyin beyin girişimci ruhu kendisini Fransa’ya taşımış.
Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajımızı sürdürüyoruz. Bu kez yaklaşık 52 lımoıd Paris’te yaşayan Hüseyin Atasayar ile birlikteyiz. Kendisi bize Fransa’daki yaşantısını anlatacak.
Tansu Sarıtaylı- Hüseyin bey, Fransa’ya ne zaman ve nasıl geldiniz?
Hüseyin Atasayar- Fransa’ya 1973’te geldim. Çok kolay bir seyahat oldu. Uçakla geldim, vize bile almadım, o zamanlar vize şartı yoktu. Orly Havaalanı’na indim.
Tansu Sarıtaylı- Fransa’ya gelme amacınız neydi?
Hüseyin Atasayar- Memlekette daha önce çalıştığım terzi dükkanında terzilik yapan ustam, her şeyi satıp Fransa’ya gitti, onun dükkanını da ben devraldım. İki yıl sonra ben de çalışmak için Fransa’ya geldim.
Tansu Sarıtaylı- Nasıl yani çocuk yaşta dükkan mı işlettiniz?
Hüseyin Atasayar- 70’lerde Kırklareli henüz Ankara’ya bağlıydı. Ben terzide çalışıyordum. Ancak ustam biraz gece alemlerine düşkünmüş, paraları tüketince dükkanı satılığa çıkardı. Ancak alan olmadı. Bana da dükkanı devralmamı söyledi. Henüz 15 yaşındaydım. Babama gittim ama babam kabul etmedi “Senin yaşın daha 15. Dükkan çalıştırmak kim sen kim” dedi. Ben de anneme gittim “Babam burayı almazsa ben İstanbul’a gideceğim, orada çalışacağım” dedim. Annem de ben onların yanından ayrılmayayım diye babamı ikna etti. O şekilde dükkanı aldım ve iki yıl boyunca çalıştırdım. Aslında benden büyük bir kalfa vardı onun da yardımıyla dükkanı çevirmeye çalıştım. Kırıkkale gibi bir yerde 15 yaşında iş yerim olmuştu.
Tansu Sarıtaylı- Hikayeniz Kırıkkale’den Fransa’ya nasıl yöneldi?
Hüseyin Atasayar- Bana dükkanı satıp Fransa’ya gelen ustam, iki yıl sonra, eşini ve çocuklarını yanına almak üzere Türkiye’ye geldi. Ben de ustamla bir restoranda muhabbet ederken “Beni de götürür müsün” dedim, o da “Hay hay” dedi. Paris hikayem böyle başladı.
Tansu Sarıtaylı- İki yıl sonra yani 17 yaşında oluyorsunuz, daha reşit olmadan gelmek zor olmadı mı?
Hüseyin Atasayar- Henüz 17 yaşında olduğum için pasaport çıkarma sorunuyla karşılaştım. Buna müracaat etmek önce babama ve anneme düştü. Onların rızası olmadan pasaport alma şansım yoktu. Sonunda pasaport aldım ve 17 yaşında Paris’e geldim.
Tansu Sarıtaylı- Paris’te iş bulmak kolay oldu mu?
Hüseyin Atasayar- Tabii. Mesleğim terzilik olduğu için kolay iş buldum. Üstelik ustamın Paris’te bulunmasından dolayı fazla zorluk çekmedim. Zaten biraz da ustama güvenerek gelmiştim. Tabi ilk zamanlar kaçak çalıştım. Yani 20 yaşında ancak çalışma izni alabildim. Diğer bir konu askerlik oldu. Paris’teki konsolosluğumuza giderek iki kez askerlik tecili yaptırdım. O şekilde 28 yaşında Türkiye’ye dönüp askerlik görevimi yaptım. İzin kullanmadığım için de 17 ayda tamamladım.
Tansu Sarıtaylı- Fransa’ya ilk geldiğiniz yıllarda zorlandınız mı?
Hüseyin Atasayar- Geldiğim yıllarda dil bilmiyordum. Yaşça da küçüktüm. Aynı evde birkaç kişi kalıyorduk. Onların yaşı büyüktü, evliydiler, ancak aileleri Türkiye’deydi. Yemekleri onlar yapıyordu, bulaşıkları ben yıkıyordum.
Tansu Sarıtaylı- Peki ilk geldiğiniz yıllarda Türkiye’de olup da burada bulamadığınız bir şeyin özlemini çektiniz mi?
Hüseyin Atasayar- Elbette. O yıllarda çok şey yoktu. Yani bir Türk restoranı bile yoktu. Onun özlemini de çekerdik. Bazen de Magrep ülkeleri yani Kuzey Afrikalı Arapların yapmış olduğu şeyleri, bizim mutfağa benziyor diye yerdik, öyle hevesimizi almaya çalışırdık.
Tansu Sarıtaylı- Geldiğiniz yıllarda çevrenizde çok Türk var mıydı?
Hüseyin Atasayar- Hayır bu kadar yoktu. Türkler çok nadirdi. Zaten dil bilmediğimiz için de pek dışarı çıkmıyorduk. Pek görmüyordum.
Tansu Sarıtaylı- Geldiğiniz yıllarda Fransızların Türklere bakışı nasıldı? Şimdiki bakışları nasıl?
Hüseyin Atasayar- İnanın samimiyetle söylüyorum ben o yılları çok iyi hatırlıyorum, çok daha samimiydi. Ben hiçbir şikayet görmedim. Yani Türklere kıskançlıkla bakan veya rasistlik yapan yani ırkçılık yapan görmedim. Vardır ama ben görmedim. Tabi eski yıllardaki bakış açısıyla şimdiki bakış açısı bir değil. Fransızlar şimdi yabancılara karşı biraz daha tepkili.
Tansu Sarıtaylı- İlk geldiğiniz yıllarda sizi en çok zorlayan konulardan biri askerlik olmuş. Nihayet iki kez erteledikten sonra 28 yaşında gidip yapmışsınız. Bu süreçte neler yaşadınız?
Hüseyin Atasayar- Geldiğim ilk yıllarda kafamız da karışıktı. Askerlik paralı olur diye çok beklemiştim. O ara gazetecilerin yazdığı haberler de bu konuda beklentimizi artırıyordu. Askerlik paralı olacak veya kısa süreli olacak diye bekliyorduk. Bu tür haberleri okudukça da askerlik yapmayı ertelemeye bakıyordum. Maalesef paralı askerli şansını ben yakalayamadım. Dolayısıyla 28 yaşında Türkiye’ye gittim, askerliğimi yaptım.
Tansu Sarıtaylı- Askerlikten sonra Fransa’ya tekrar gelmek kolay oldu mu?
Hüseyin Atasayar- Gayet kolay oldu, sorun yaşamadım. Zaten o zamana kadar Fransa’da uzun süreli oturma ve çalışma iznim olduğundan problem yaşamadım. O ara ustam arabayla Türkiye’ye tatile gelmişti. Onunla birlikte Fransa’ya döndüm.
Tansu Sarıtaylı- Sizin eşiniz Fransız. Kültür olarak da yıllardır bu ülkede yaşıyorsunuz. Acaba Türk kültürüne mi Fransız kültürüne mi daha yakınsınız?
Hüseyin Atasayar- Şahsen söyleyeyim ki insanın kendi kültürünü unutması mümkün değil. Benim bir kültürüm var Fransız kültürü içinde 50 yıldır yaşadığım halde kendi kültürümü unutmadım. Ancak buranın Fransız kültürünü de benimsiyorum. Her iki kültürü beraber yürütmeye çalışıyorum.
Tansu Sarıtaylı- Türkiye tatile gidiyorsunuz, tatile gittiğiniz zaman yurtdışından geldiğiniz için farklı bir muameleyle karşılaşıyor musunuz?
Hüseyin Atasayar- Evet, dediğiniz şeyi gördüm, yaşadım. Çocuklarla birlikte Bodrum’a tatile gittik. Kalabalık bir aile olarak oturduğumuz mekanlarda Fransızca konuşmayın, bizi yabancı sanacaklar diye çocukları uyarıyorum. Ama haliyle konuşuluyor. Zaten bizi hemen fark ediyorlar. Sanki alnımızda yazıyor gibi, yurtdışından geldiğimiz anlıyorlar. Adamlar da hesapları ona göre yazıyorlar. Yani hesap fiyat değişiyor. Ben bunu kendi gözlerimle gördüm. Katlıyorlar hesapları. O duruma çok üzüldüm. Çünkü ben ülkeme gelmişim, keyfimi, huzurumu, zevkimi burada yaşayayım diyorum. Ancak böyle insanın moralini bozan şeyler yaşatıyorlar.
Tansu Sarıtaylı- Hüseyin bey haliyle yakında emekli olacaksınız. Türkiye’ye dönüp orada yaşamayı düşünür müsünüz?
Hüseyin Atasayar- Kendi adıma söyleyeyim, Türkiye’de yaşamayı düşünmüyorum. Belki üç ay kadar yaşayabilirim, zira vatanımızı unutmak mümkün değil. Herkesin kalbinde vatanı vardır. 52 yıl olmuş ama hala insanın vatan aşkı var.
Tansu Sarıtaylı- Peki çocukların Türkiye’ye bakışı nasıldır?
Hüseyin Atasayar- Hem Fransız hem Türk kültürü var. Ben çocuklarıma bu iki kültürü de yaşattım. Bunun için çok mutluyum. Bunu da özellikle eşime borçluyum. Çocuklar ziyarete giderler, yakınlarımızı, akrabalarımızı görmek isterler. Ama Türkiye’de sürekli yaşama durumları çok zor.
Tansu Sarıtaylı- Peki Türk toplumunun durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz diye soksak, geldiğiniz yıllarla şimdiki durumu karşılaştırır mısınız? Fransa’daki Türk toplumunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Hüseyin Atasayar- Türklerin Fransa’daki ilk geldikleri yıllara oranla şimdiki yaşantıları farklı. Şimdiki Türk toplumuna baktığımda bizi biraz üzen konular olduğunu söyleyebiliriz. Maalesef çok üzüldüğüm şeyler var. Ayrıca bu konu bir de kişinin kendisine bağlı. Birçok arkadaşlarımız var 50 yıldır bura ama insan geldiği yere biraz olsun uyum sağlamış olmalı. Benim düşüncem bu. Maalesef bu konuda çok geri kalmışız. İnsan kendi kültürümüzü unutmamak kaydıyla buraya uyum sağlayabilir. Zor bir şey değil.
Tansu Sarıtaylı- Peki Türk gençlerinin buradaki başarıları var mı size göre?
Hüseyin Atasayar- Tabii ki başarılı Türk gençleri var. Eğitim evde başlar, anaokulu ile ilkokul, orta, lise derken üniversiteye gidiyorsun, artık yükseliyorsun. Ama eğer evde verilen kültür sana destek olmuyorsa senin başarılı bir çocuk olma şansın pek yok. Şayet evden destek görüyorsan başarılı olma şansın çok daha yüksek.
Tansu Sarıtaylı- Son yıllarda Fransa’da çok sayıda Türk girişimcinin iş hayatına atıldığını görüyoruz. Epey işyeri açan var. Bu gelişmeler yeterli mi sizce?
Hüseyin Atasayar- Evet Almanya kadar olmasa da Fransa’da bu konuda geç de olsa bir ‘patlama’ oldu. Ama ben istiyorum ki Türkler daha da yükseklerde daha da gelişmiş bir şekilde, daha bilinçli, daha iyi bir şekilde olsun. Türk toplumunun Fransa’daki geleceğini ben öyle düşünüyorum.
Tansu Sarıtaylı- Hüseyin bey Fransa’ya geldiğiniz için memnun musunuz?
Hüseyin Atasayar- Gerçekten iyi bir soru sordunuz. Acaba diyorum Türkiye’de kalsam mı iyiydi, yoksa şimdiki durumum mu? Ama her şeye rağmen ben burada mutluyum, benim gibi bir çok kişinin de mutlu olduğunu düşünüyorum. Yoksa çoktan bu ülkeyi terk edip gitmiş olurlardı.
Tansu Sarıtaylı- Hüseyin bey bana ayırdığınız zaman için size çok teşekkür ederim. Benim sormayı unuttuğum veya sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı? Ayrıca Fransa’ya geldiğiniz yıllara ait unutamadığınız bir anınız var mı?
Hüseyin Atasayar- İlk önce sayın Tansu Sarıtaylı ile böyle güzel bir söyleşinin tarafı olduğum için çok memnun olduğumu ifade edeyim. Zaman ayırıp bunları anlatmaya fırsat tanıdığınız için teşekkür ederim. Sizin gibi bir değerli bir gazeteci gelip bizimle konuştuğu için çok şanslıyız.
Eski bir anımı anlatmak isterim. Sene 1976 olabilir. Paris’te yanında çalıştığım ustalarından birisi hastanede yatıyordu, üç arkadaş onu ziyarete gittik. Dönüşte tren garında beklerken yanımızda Bursalı bir arkadaş da vardı. Şöyle tarif edeyim biraz zayıf ve cılız ufak tefek bir fiziki yapısı vardı. O ara yanımıza birisi geldi, bir şeyler sordu. Benim Fransızcam yanımdakilere göre biraz daha iyiydi, ben konuştum. Adam “Nerelisiniz” dedi. Ben de “Türk’üz” dedim. O zaman adam Bursalı arkadaşa şöyle bir baktı “Bu da mı Türk” diye sordu. Evet deyince “Olamaz” diye karşılık verdi. Niçin olamaz diye sorunca da “Beyefendi ben Türkleri şöyle biliyorum ki uzun boylu, güçlü kuvvetli, cüsseli olurlar. Yani demek ki biz gözümüzde büyütüyormuşuz” diye cevap verdi. “Ama bu Türk değil” diye devam etti. Anladığım kadarıyla yabancıların kafasında Türkler hep güçlü kuvvetli, iri yarı, tuttuğunu koparan bir cins olarak yer etmiş. Bu da böyle bir anım oldu.
Tansu Sarıtaylı- Peki teşekkür ederim Hüseyin bey.
Hüseyin Atasayar- Bu güzel röportaj için de ben de çok teşekkür ederim Tansu bey.