Fransa’da 52 yıl geçirdi. Ama gönlü hâlâ Türkiye’de. Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajlarımızı sürdürüyoruz. Bugün 52 yıldır Fransa’da yaşayan Niğdeli İbrahim Yıldız konuğumuz olacak. Fransa’ya İşçi Bulma Kurumu vasıtasıyla sözleşmeli olarak gelen İbrahim Yıldız. Deri mont fabrikasında ve araba lastikleri üreten fabrikada işçi olarak çalışmış. Yakalandığı amansız hastalıktan dolayı ciğerinin yarısını kaybetmiş olan İbrahim Yıldız bir gün Türkiye’ye dönüp Türk Bayrağı altında gözlerini kapamak istediğini söylüyor.
Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajımızı sürdürüyoruz. Bugün de İbrahim Yıldız beyle birlikteyiz. Fransa’ya yarım asır önce işçi olarak gelen İbrahim bey, Fransa’daki yaşantısını bize özetleyecek.
Tansu Sarıtaylı- İbrahim bey Fransa’ya ne zaman ve nasıl geldiniz?
İbrahim Yıldız- Ben İşçi Bulma Kurumu kanalıyla işçi olarak geldim. Şirket getirdi bizi. İstanbul Sirkeci’den trene bindim. 1973 yılı 8. ayın birinde Fransa’da işbaşı yaptım. Fakat işe başladığımda kaldığım yer çok kötüydü.
Tansu Sarıtaylı- Nasıl kötüydü?
İbrahim Yıldız- Geldiğimiz zaman yattığımız yeri hiç sorma. Orada insan yatmaz, rezil bir yerdi, tavandan farelerin kuyrukları sarkıyordu. Biz Gueret şehrine geldik yani orta Fransa dedikleri bölgede. Orada deri mont fabrikasında çalıştık. Deri mont fabrikasında 2-3 sene çalıştıktan sonra oradan çıktım, Paris’e geldim.
Tansu Sarıtaylı- Daha sonra nerede çalıştınız İbrahim bey?
İbrahim Yıldız- Bir inşaat işine girip iki sene de orada çalıştım. Oradan da çıktım başka bir fabrikaya girdim. O fabrikada arkadaşlarım vardı. 3.5 sene de orada çalıştım. François Mitterrand Cumhurbaşkanı seçilince fabrika 69 kişiyi işten çıkardı. Çıkarılanlar arasında ben de vardım. Ben oradan çıktıktan sonra başka bir fabrikaya girdim. Bu fabrika araba lastiği üretiyordu. 15 sene de orada çalıştım. Daha sonra Cenabı Allah bana bir armağan verdi.
Tansu Sarıtaylı- Ne armağanı İbrahim bey?
İbrahim Yıldız- Kanser hastalığı. Fabrikalarda onca sene çalıştıktan sonra kanser hastalığı ortaya çıktı. Akciğerimin yarısı yok, ameliyatla onu aldılar. 2006 yılının altıncı ayında hacılığa gittim. Hacca gidip geldikten sonra ameliyat oldum. Dediğim gibi akciğerimin yarısı yok. O günden bu güne çalışmıyorum. Emekliyim.
Tansu Sarıtaylı- Çocuklarınız var mı İbrahim bey?
İbrahim Yıldız- Evet. Çoluğum çocuğum var. 7 evladım vardı biri kaza yaptı, vefat etti. Ama torunlarım çok Maşallah. Rahmetlinin de oğlu var torunları var. İki torunumu evlendirdim, daha evelenecek çok torun var.
Sağ olsun 3 tane gelinim var. Allah razı olsun bana bakıp kahrımı çekiyorlar. Bir evde yalnız kalıyorum. Türkiye’den de biraz mal varlığım vardı. Çocuklarım istedi, onlara dağıttım. Şimdi benim Türkiye’de bir evim var.
Tansu Sarıtaylı- Peki İbrahim bey tekrar yeni geldiğiniz yıllara dönelim. Fransa’ya geldiğiniz zamanlar neyin özlemini çektiniz?
İbrahim Yıldız- Her şeyin özlemi oldu. Bir sene kalmadan dişlerimi hep çektirdim. Fransa’ya gelmeden biraz malım vardı, yani davarım vardı. Davarımı rahmetli babamla biradere verdim. Şu davarın parasını alayım Fransa’dan döneyim dedim de döneyim demekle olmuyormuş.
Tansu Sarıtaylı- Ne zorluğu oluyor İbrahim bey?
İbrahim Yıldız- Ha bu sene ha gelecek sene derken dönemiyorsun. Bir akrabam, amcamın oğlu vardı, o Almanya’dan dönmüştü. Fakat bana “Emmioğlu dedi sakın Türkiye’ye döneyim falan deme. Bak beni iyi dinle. Benden sana tavsiye, sakalın, göbeğine kadar uzamadan sakın Türkiye’ye dönme” dedi.
Tansu Sarıtaylı- Peki bir gün Türkiye’ye gidip orada yaşamayı düşünüyor musun?
İbrahim Yıldız- Elbette. Türkiye’de yaşayacağımı düşünüyorum. Fakat Niğde çok soğuk oluyor. Evim sobalı. Soğuktan dolayı gidemiyorum. Ama doğal gaz gelecekmiş. Gaz gelirse Niğde’de yaşamak istiyorum.
Tansu Sarıtaylı- İbrahim bey, çocuklarız bir gün dönüp Niğde’de yaşamayı düşünürler mi?
İbrahim Yıldız- Düşünmezler. İki tanesinin de burada kahvesi var. Herkesin burada bir evi var. Dolayısıyla Türkiye’ye dönmeyi düşünmüyorlar.
Tansu Sarıtaylı- Peki İbrahim bey, buraya ilk geldiğiniz yıllarda Fransızların Türklere bakışı nasıldı, Türkleri nasıl tanıyorlardı?
İbrahim Yıldız- İyiydi. Fransızlar o zaman bir adres gösterdiğin zaman arabasına bindiriyorlardı, o adresi bulup sizi götürüyorlardı. Fakat şimdi yok, şimdi değişti. Çünkü çok yabancı var, çok yabancı olunca girişmiyorlar. Ayrıca bir şey daha var: Eskiden bir kadına bir adres sorduğunuz zaman, önünüze düşüp sizi o adrese kadar götürüyordu. Şimdi kadınlar korkuyor, yabancılardan korkuyorlar. Çok yabancı var. Bu durumda nasıl cesaret etsin ki? Yabancılardan son yıllarda kötülük görüyor. Kadınlar da bundan dolayı yardım etmeye yanaşmıyor.
Tansu Sarıtaylı- Peki ömrünüzün büyük bir kısmı Fransa’da geçmiş. Türk kültürünü hâlâ muhafaza ediyorsunuz değil mi?
Fransızlardan aldığınız bir şey var mı?
İbrahim Yıldız- Çok şükür Türkiye’den hayatta vazgeçmem. Türkiye’de ülkemin, bayrağımın altında ölmek isterim. Yani çocuklar, işleri burada olduğundan Türkiye’ye dönmeyi düşünmezler ama biz onlar gibi düşünemeyiz. Onlar da bizim gibi düşünemezler.
Tansu Sarıtaylı- İbrahim bey, Türkiye’ye tatile gittiğiniz zaman sizi üzen bir durum oluyor mu?
İbrahim Yıldız- Oluyor. Oraya varıyoruz yani kendi ülkemize yabancıyız, dönüp Fransa’ya geliyoruz, bu sefer burada hepten yabancıyız. Bizi üzen şeyler olmuyor dersem yalan olur. Yani iki tarafta da yabancıyız.
Tansu Sarıtaylı- Fransa’ya geldiğin için memnun musun?
İbrahim Yıldız- Fransa’ya geldiğimden memnunum memnun değilim. Ama memnunum diyeyim. Neden dersen, böyle hayatımdan memnunum, Türkiye çok pahalı, inanılacak gibi değil. Tatile gittiğimde Türkiye’deki arkadaşlar soruyor “Fransa da böyle pahalı mı” diye soruyorlar. Arkadaşlarıma “Türkiye’deki kadar değil” diyorum. Fransa’da alım gücüm var ama Türkiye’de yok maalesef.
Tansu Sarıtaylı- Peki Fransa’daki Türklerin geleceğini nasıl görüyorsun?
İbrahim Yıldız- Fransa’nın geleceği biraz kötü. Fransızların dışında Fransız olmayan yabancı çok. Arap çok, siyahi çok. Hırsızlık yapan çok. Çalışmadan geçinmek istiyorlar, senin benim malımı çalıyorlar.
Ben bir polisle konuştum Türklerden memnun. Türkler bazı Afrikalılar gibi hırsızlık yapmıyor diyor. “Daha bir Türk delikanlı getirip de nezarete attığımız yok. Ama karakola getirip nezarete attığımız Arap ve zenci çok. Çünkü onlar çalışmıyor, işi gücü çalmak, hırsızlık yapmak” diyor. Maşallah Türk gençlerinin hepsi çalışıyor.
Tansu Sarıtaylı- Gençler demişken, torunlar gider mi Türkiye’ye İbrahim bey?
İbrahim Yıldız- Orasını Allah’tan başka kimse bilmez gider dersem yalan söylerim. Ama onlar gitmezler diye tahmin ediyorum. Buraya yerleşmişler artık. Burada büyümüşler, burada okula gitmişler. Burada kalmaları normal.
Benim bir arkadaşım vardı “İnşaatım bitsin bir gün durmam burada” dedi. Ben de ailene bir sor, çocuklarınla konuş bakalım dedim. Ben de yardım ettim inşaatını bitirdi. Ailesiyle konuşmuş, “Türkiye’ye dönelim” demiş, başta eşi karşı çıkmış, çocukları karşı çıkmış. “Gidemedik, eşim ve çocuklarım istersen sen git demişler” diye anlattı. Onun için torunlarımın gidip gitmeyeceğini Allah’tan başka kimse bilemez.
Tansu Sarıtaylı- Peki buraya geldiğinizde unutamadığınız bir anınız oldu mu?
İbrahim Yıldız- Hepsini hatırlıyorum. Çocukken ne yaptığımı bile unutmadım. Ben çobanım, yani davar güttüm o günleri unutmadım ben aslını unutan biri değilim ben memleketim Niğde’ye varınca beni Almancı saymazlar Avrupalı gibi görmezler varırım ben otururum kahveye Hoş beş Neyse derler arkadaşlar ‘Sen Bambaşkasın’ derler, hani böyle yani Türkiye’den geldiğim gibi kendini aynı şekil aynı değişmeden yaşıyorum.
Tansu Sarıtaylı- İbrahim bey bana ayırdığınız zaman için çok teşekkür ederim. Ağzınıza sağlık.
İbrahim Yıldız- Sen sağolasın, zahmet edip buraya kadar gelip beni dinledin, Allah senden razı olsun.