FRANSA’DA YARIM ASIRDIR YAŞAYAN TÜRKLERDEN /KAHRAMAN ÖREN

86
24 Kasım 2024 tarihinde Tansu Sarıtaylı tarafından eklendi

Fransızların tavrı değişti. Sebebini toplamda aramalı. Yarım asırdır Fransa’da yaşayan Türklerle ilgili röportajımızı sürdürüyoruz. Bugün de Fransa’da 55 yıldır yaşayan Kahraman Ören beyle birlikteyiz. Kendileri bize, Paris’e geldiği ilk günden bugüne kadar olan değişimi anlattı. Fransızların eskisi kadar sempatik davranmadığına dikkat çeken Kahraman bey, Türk toplumunun ve diğer Müslümanların halinin önemli olduğunu belirtti. “İlk yıllarda Fransızların Türklere çok iyi davrandığını vurgulayan Kahraman bey, şimdi durum değişti, artık mesafe var. Bunun sebebini yabancılar kendilerinde arasa nasıl olur” diyor.

Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajlarım devam ediyor. Bugün de Kahraman Ören bey Fransa’da geçen 55 yılını, oradaki iş hayatını, Türkiye’de yaşadıklarını ve çocuklarının durumunu anlattı.

Tansu Sarıtaylı- Kahraman bey, Fransa’ya ne zaman geldiniz?

Kahraman Ören- Ben 1969 yılının Mart ayının sonunda geldim. Çoğu kişi gibi ben de İstanbul Sirkeci’den trene bindim. O zamanki Yugoslavya’da İstanbul’dan bindiğimiz trenden bizi indirdiler, başka bir trene aktarma yaptılar. Sorunsuz olarak Paris’in önemli tren garlarından olan Gare de Lyon’a indim.

Tansu Sarıtaylı- Paris’e niçin gelmiştiniz?

Kahraman Ören- Çalışmak için gelmiştim. Ben terziydim. Paris dünyanın moda merkezi olduğu için burada iş bulmaya geldim.

Tansu Sarıtaylı- Peki geldiğiniz zaman kolay iş bulabildiniz mi?

Kahraman Ören- Evet kolay iş bulabildim, çünkü o zaman terzilere çok ihtiyaç vardı. Üstelik biz Türk terziler, iyi yetişmiş, işinde ehil olan kişilerdik. Şimdi teknoloji ileri olduğu için değişik sistemlerle çalışılıyor. Mesleğimiz terzilik olduğu için Paris’te rahat iş buldum.

Tansu Sarıtaylı- Siz de ünlü modaevlerinde mi çalıştınız?

Kahraman Ören- Ben Paris’e geldiğimde Pierre Cardin’de işe başladım. 38 yıl aralıksız orda çalıştım ve Pierre Cardin’den emekli oldum.

Tansu Sarıtaylı- 38 yıl Pierre Cardin’de mi? Nasıl oldu bu?

Kahraman Ören- Çalışmamı beğenmişler olacak ki benim yasal çalışma izni almam için gerekli yardımı yaptılar. Oturum ve çalışma iznimi aldılar. Orada çalıştığım yıllar boyunca mutluydum.
Tanırsınız, Mehmet Öztürk bey de Pierre Cardin’deydi. Hatta onun başında bulunduğu atölye yan taraftaydı. Yakın arkadaşım Ömer Kılınç onunla beraber çalıştı benim bulunduğum bölüm ayrıydı.

Tansu Sarıtaylı- Peki zorlandınız mı ilk geldiğiniz yıllarda? Dil konusunda veya diğer konularda sıkıntı yaşadınız mı?

Kahraman Ören- Muhakkak dil konusu önemli. Her şeyi öğrenmek bilmek istiyor insan, ama lisan olmadığı zaman bunun eksikliğini çekiyorsunuz, biz de sıkıntısını çok çektik zamanında.

Tansu Sarıtaylı- Peki ilk geldiğiniz yılları hatırlayın desek, Fransızların Türklere bakışı aynı mı değişti mi nasıl yorumlarsınız?

Kahraman Ören- Bizim çalıştığımız yer ve konum itibariyle bizde fazla bir değişen bir şey olmadı desem yalan olmaz. Bilhassa çalıştığım yıllarda Pierre Cardin çok iyiydi. Fakat şimdilerde şöyle bir durum var Fransızların davranışı değişti. Eskiden bir kahveye girdiğimiz zamanlar Fransızlar yabancılara bir Fransız gibi davranıyordu. Herkes birbirine bonjour (Günaydın) diyordu. Şimdi aynı Fransızların yaklaşımı ve tavrı değişti. Anlaşılan o ki Müslüman toplum arttıkça, Müslümanlar da kendi kültürlerini ve geleneklerini yaşatmak istediklerinden dolayı daha fazla dikkat çekmeye başladı. Müslümanların halleri ve giyinişleri dikkat çeker hale geldi. Dolayısıyla Fransızların yabancılara bakışı da değişmiş diye düşünüyorum. O eski yıllardaki davranışları değişti. O güzel samimiyetler azaldı. Şimdi yabancılara karşı gayri ihtiyari biraz soğuk davranıyorlar. Eski sevgileri kalmamış görünüyor.

Tansu Sarıtaylı- Kahraman bey, bakışın değişmesi Fransızlardan mı kaynaklanıyor yoksa yabancıların davranışlarından mı?

Kahraman Ören- Genel olarak yabancılardan kaynaklanıyor diye tahmin ediyorum. Çünkü bazı hareketler oluyor, bazı şeyler var, yani yaşam tarzları intibak etmemiş oluyor, buna karşı da tavır değişiyor. Fransa ilk geldiğimiz gibi değil, yani görünüş itibariyle öyle düşünüyorum.

Tansu Sarıtaylı- Genel olarak diğer vatandaşlarımıza sorduğum bir soruyu size de sormak istiyorum. Paris’e geldiğiniz ilk aylarda ve ilk yıllarda neyin özlemini çektiniz?

Kahraman Ören- Gıda üzerine sıkıntı çekiyorduk. Mesela döner kebap türü yiyecekler arıyorduk. Ama burada yoktu. O dönemde buralarda Türk restoranı yoktu. Arkadaşlarla beraber böyle yemek yenilecek bir restoran yoktu. Canımız döner kebap çektiği zaman, Paris’in 5’nci bölgesi Saint Michel’de Yunanlılara ait döner kebap yapan restorana gidiyorduk. O şekilde idare ediyorduk. Bazen de canımız pastırma sucuk çekerse Ermeni bakkallarında bulabiliyorduk. Yine de istediğimiz çoğu şeyi bulamıyorduk. Çünkü Türkiye’den gelmiyordu. Ben boğazıma çok düşkün biri olmadığım için bu şekilde idare ediyordum. Zaten fazla da özel yiyecek aramam yani.

Tansu Sarıtaylı- Kahraman bey, yarım asırdan fazla bir süreyi Fransa’da geçirmiş biri olarak, kendinizi Türk gibi mi Fransız gibi mi hissediyorsunuz. Tabi ırk olarak sormuyorum, kültür olarak hangi kültüre daha yakınsınız?

Kahraman Ören- İnsanın, uzun süre, senelerdir burada kaldığım için buraya daha fazla intibak ettik, buraya ve buranın kültürüne alıştık. Çocuklarımın da burada doğup büyümüş olması her şeyi değiştiriyor. Zaten eski Türkiye yok artık. Burada, Fransa’da yerli gibi hissetmemize rağmen orada kendimizi yabancı gibi hissediyoruz.

Tansu Sarıtaylı- Nasıl yani Kahraman bey, biraz açar mısınz?

Kahraman Ören- Yıllık izin veya tatillerde Türkiye’ye gittiğimizde kendimizi yabancı gibi hissediyoruz. Çünkü benim geldiğim 1969 senesinin öncesi yok artık. Fransa’ya ilk geldiğimizde 5-10 sene çalışır döneriz diyorduk. Maalesef kısmet olmadı. Güzelim vatanımızda yaşayamadık. Türkiyemiz de çok değişti. Türkiye eski Türkiye değil, orası her yönüyle değişmiş durumda. Türkiye’nin 100’ncü yılı diye ortaya konulana bakın, nasıl Türkiye yüzyılıysa bu. Yani çok üzücü vaziyette.

Tansu Sarıtaylı- Peki çocukların Türkçeleri olsun kültürleri olsun Türkiye’ye bakışı nasıl?

Kahraman Ören- Çocuklarım Türkçeyi de Fransızcayı da çok güzel konuşuyorlar. Kendi işlerinde başarılılar. Problem yok.

Tansu Sarıtaylı- Kahraman bey, aslında şu soruyu sormak isterdim, ama siz kendiniz zaten Türkiye’ye dönmemişsiniz, çocuklar döner mi dönmez mi acaba?

Kahraman Ören- Televizyon seyrederken Türkiye’deki durumları görünce bazen “Yatın kalkın Allah’a dua edin, bu memlekette dünyaya geldiiniz için de babanıza teşekkür edin” diyorum.

Tansu Sarıtaylı- Türkiye’ye dönme durumları olmaz diyorsunuz öyle mi?

Kahraman Ören- Yok. Zaten burada işleri güçleri var. Tatillerini Türkiye’de geçiriyorlar. Ama hayatları burada. Zaten Türkiye artık berbat bir durumda. Ayrıca tarikatlar çoğalmış, her tarafta imam hatip okulu yapmışlar. Türkiye tamamen tersine gider halde. Atatürk fikirlerinden uzaklaşmış, Atatürk’ün izinden çıkmış vaziyette. Televizyondan her gün üzülerek izliyorum, işkence gibi geliyor. Güzel ülkem ne hale gelmiş?

Tansu Sarıtaylı- Peki Türkiye’ye her halde tatile gittiğiniz oluyordur, Türkiye’de insanların size bakış açısı nasıl? Avrupa’dan gelenlere nasıl davranıyorlar, gözlemlerinizi, tecrübelerinizi anlatır mısınız?

Kahraman Ören- Vallahi bana yabancı geliyor. Eski Türkiye yok. Ben yabancı bir yere gelmişim gibi hissediyorum artık. Üst baş kıyafetler bile değişmiş. Bizim bıraktığımız hiçbir şeyden eser yok. Gemlik sahiline iniyorum, çevreyi gözlemlediğimde insanların hiçbirinin mutlu olmadığı dikkat çekiyor. Ne konuşma tarzları, ne görüntüleri güven veriyor. Eskisi gibi kibar davranan yok, selam veren yok, herkes sinirli, asabi bir şekilde dolaşıyor insanlar. Yani bir Allah’ın kulunu güler yüzlü görmez mi insan. Bu bakımdan kendimi yabancı gibi hissediyorum. O sebeple sınırlı bir çevrede hep eski arkadaşlarımla görüşüp ahbaplık yapıyorum. Türkiye’de yeni nesillerle bağdaşmak zor. Ama Fransa’da öyle değil, yani burada genç yaşlı herkesle irtibat kurmak daha kolay.

Tansu Sarıtaylı- Peki Türkiye’de alış verişte fiyatlar değişiyor mu? Yani neyle karşılaşıyorsunuz?

Kahraman Ören- O kadar çok oluyor ki hangisini söylesem! Yurtdışından gelen olsun yurtiçinde yaşayan olsun hesap kitap hiç birbirine uymuyor. Millet tutturabildiğine gidiyor. Bir bakkalda 10 lira öbür bakkalda 20 lira. Aynı firmanın aynı ürünü olmasına rağmen fiyat çok değişken oluyor. Dolayısıyla alışverişte hiç itimat yok.

Tansu Sarıtaylı- Kahraman bey anladığım kadarıyla Fransa’da yaşadığınız için memnunsunuz.

Kahraman Ören- Evet doğrusunu söylemem gerekirse memnunum. Çünkü yaşantımı burada sürdürmüş biri olarak mutluyum. Yaş itibarıyla sağlık sorunlarım var, takibi, tedavisi burada daha kolay oluyor. Nispeten fazla bir zaman harcamadan doktora görünebiliyorum. Fakat Türkiye’de millet tıbbi görüntüleme için, film çekimi için altı ay bekliyor, bir sene bekliyor.

Tansu Sarıtaylı- Bu durum malum, benzer şeyleri başkalarından da duyuyorum. Kahraman bey, bize ayırdığınız zaman için teşekkür ederim. Benim sormayı unuttuğum veya sizin söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Kahraman Ören- İlk geldiğimiz yıllarda Paris’te pek Türk yoktu. Türk toplumu diye bir şey yoktu zaten. Biraz evvel görüştüğünüz Ömer bey de söylemiştir diye tahmin ediyorum. Cadet metrosu yakınında bir kahvemiz vardı, orada birkaç anımız var. Şöyle bir şey anlatayım. Cadet’teki kave bir enformasyon yeri gibiydi, adeta tanışma bürosuydu. Şehirdeki bütün Türkler oraya gelir, yardım almak veya danışmak için buraya ümit bağlardı. Hatta burada randevu verilirdi. Vatandaşlarımız da bir diğerine yardım etmeye destek vermeye çalışırdı. Yani o kahve sosyal bir büro gibiydi.
Benim de evim o kahveye yakındı, Saint Lazer semtinde oturuyordum. Onun için akşamları ekseriyetle ben de o kahveye gelirdim. Orada sohbet eder biralarımızı içerdik. Gayet güzel günlerimiz geçti. Çok mutluyduk yani. Allah’a çok şükür bugün de iyiyiz.

Tansu Sarıtaylı- Teşekkürler Kahraman bey.

Kahraman Ören- Rica ederim, ben teşekkür ederim.

Kategori Tag

Yorumunuzu Ekleyin

E-mail adresiniz yayınlanmayacak.

29 + = 37