Fransa’ya Terzi işi kostümle uçağa bindi. Yarı zamanlı başladığı dünyanın sayılı fotoğraf bir ajansını yönetiyor.
Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajları sürdürüyoruz. Bugün de 52 yıl evvel 17 yaşında geldiği Fransa’da lisan okuluna giderken, Fransızların ‘Le Grand Türk’ dedikleri Gökşin Sipahioğlu’nun kurduğu SİPA Presse’in arşiv bölümünde çalışmaya başlayan Mete Zihnioğlu, bugün SİPA Presse’in başında yönetici olarak bulunuyor. Mete bey, “Emekli olmaya niyetim yok” diyor.
Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajımızı sürdürüyoruz. Bu sefer Mete Zihnioğlu ile beraberiz. Kendileri Fransa’da yarım yüzyılı aşkın yaşantısını bize özetleyecek.
Tansu Sarıtaylı- Mete bey Fransa’ya ne zaman ve nasıl geldiniz?
Mete Zihnioğlu- 1973 senesinde İstanbul’da liseyi bitirdim. Babam, annem ve kız kardeşim Paris’teydi. Babam SİPA Presse ajansında Gökşin Sipahioğlu beyle birlikte çalışıyordu. Ben de Paris’e geldikten sonra Fransızca dil okuluna başladım. Okula giderken de yarım gün SİPA Presse’de çalışıyordum.
Tansu Sarıtaylı- Geliş amacınız okul muydu?
Mete Zihnioğlu- Tabii okuldu çünkü Türkiye’de o zamanlar okullar çok tehlikeliydi. Sağ-sol olayları çatışmalar yaşanıyordu. Vurulanlar, ölenler oluyordu.
Tansu Sarıtaylı- Siz de Türkiye’den Fransa’ya gelirken trenle mi geldiniz?
Mete Zihnioğlu- Ben ilk defa buraya gelirken uçağa bindim. Lise sondaydım. Babam benim için bir terziye gitti. Terzi Hilmi bey vardı. Uçağa binmem için orada bana bir kostüm dikti. Yani uçağa çok güzel bir kostümle bindim. Bindiğim uçak Air France şirketine aitti. 16.5 yaşındaydım ve ilk defa uçağa biniyordum. Ama uçakta beni şaşırtan bir şeyle karşılaştım.
Tansu Sarıtaylı- Uçakta sizi şaşırtan neydi?
Mete Zihnioğlu- O zamanlar uçakta sigara içiliyormuş. Her tarafta sigara dumanı vardı. Bu duruma şaşırmıştım. Epey dumana maruz kaldım. Yine de buna takılmadım. Önemli olan Fransa’ya gelmemdi. Ancak Fransa’da da beni şoke eden bir şeyle karşılaştım.
Tansu Sarıtaylı- Fransa’da sizi şoke eden şey neydi?
Mete Zihnioğlu- Ailemin kaldığı yer tam bir sürpriz oldu. İstanbul’da maddi durumumuz iyiydi. Nişantaşı semtinde iyi bir apartmanda 200 metrekare dairede oturuyorduk. Fakat Fransa’ya gelince şok geçirdim. Annem, babam ve kız kardeşim Chambre Bonne’da (hizmetçi odası) kalıyordu. Yani inanın 10 metrekarelik bir odada dört kişi kalacaktık.
Odanın duşu yoktu. Her gün veya iki günde bir metroya binip ya Saint Lazar’a gidiyorduk ya da Gare de Lyon’a gidiyorduk. Mutfak bir küçük gaz ocağının üstündeydi. O daracık odanın içinde. Hayat öyle başladı.
Tansu Sarıtaylı- Fransa’da hayata eğitim ve iş hayatına hızlı başlamışsınız. SİPA Presse’in kurucusu Gökşin Sipahi beyin bunda epey etkisi olmuş.
Mete Zihnioğlu- Evet. Gökşin bey bana “Fransızca öğrenmen lazım” dedi. Hemen dil okulu ‘Alliance Française’e başladım. Fakat benim Türkiye’de öğrendiğim gramer çok kuvvetli değildi. Çok zorlanıyordum. O yüzden her gün oturup ağlıyordum “Ben nasıl Fransızca öğreneceğim” diyordum. O şekilde çok zor günler geçirdim. Tabi sonra öğrendik ve sivrildik, ilerledik. Tabi Gökşin abinin sayesinde.
Tansu Sarıtaylı- Gökşin bey sizi ajansa almış.
Mete Zihnioğlu- Gökşin abi benim SİPA Presse’in arşiv servisinde çalışmamı istedi. Orada yapılan işleri tarif ederken “Bak, bunları panale yerleştireceksin. Ekrana bak ve resimleri içine koy” dedi. Böylece arşive başlamış oldum. Yani bundan 51 yıl önce SİPA’nın arşivine alınan bir sistem vardı. Eski küçük kutularda yığılan resimleri, ilk defa pano denilen yere, plastikleri koyduk. Arşiv öyle başladı.
!!!!BU YUKARIDAKİ CÜMLEYİ TAHMİNEN YAZDIM. ASLINDA TAM OLARAK NE DEDİ SİZ BİLİRSİNİZ.
Tansu Sarıtaylı- Mete bey geldiğiniz ilk zamanlarda Fransa’ya alışmakta zorlandınız mı?
Mete Zihnioğlu- Fransa’ya alışmakta zorlanmadım. Tabi geldiğiniz ilk anda Türkiye’deki bütün arkadaşlarınızdan kopuyorsunuz. Etrafınızda kimse kalmıyor. Ama ona rağmen yeni bir hayat başlamış oluyor. Genç olduğunuz için çabuk alışıyorsunuz. Yani fazla bir yadırgama olmuyor.
Tansu Sarıtaylı- Peki Türkiye’de bulup burada bulamadığınız bir şeyin özlemini çektiniz mi?
Mete Zihnioğlu- Tabi. Buradaki bulamadığım en büyük şey ekmek ve simit. O zamanlar burada o kadar Türk yoktu. Ama şimdi her tarafta simit bulmanız mümkün. Türk ekmeği de buluyorsunuz. Tabi böyle şeylerin hasretini elbette çekiyorsunuz.
Tansu Sarıtaylı- Geldiğiniz yıllarda Fransızların Türklere bakışı nasıldı? Okula da gittiniz, az çok çevreyi de görüyordunuz. Bu konuda ne dersiniz?
Mete Zihnioğlu- Hiçbir şey yoktu. Hiçbir sorun yoktu. O zamanlar Türkiye’den kalkıp vizesiz olarak Fransa’ya gelebiliyorduk. Göçmenlerin nüfusu da o kadar fazla değildi. Türk dediğiniz zaman bakıyorlardı. Hayat daha kolaydı. Şimdi her şey zorlaştı. Tabi sadece Türkler için değil yabancı kökenli herkes için zorlaştı.
Tansu Sarıtaylı- Fransızların bugün Türklere, Türk toplumuna bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mete Zihnioğlu- Fransızların bakışı politik gelişmelerle ilgili. Bugünlerde Orta Doğu’da olan olaylardan etkileniyorlar. Tabi korkuyorlar da. Bu arada Fransa’da 800 bin Türk var. Almanya kadar olmasa da epey kuvvetli bir toplum. Çoğu da Fransa’ya entegre olmuş, uyum sağlamış durumda. Herkes alışmış. Tabi bu arada en önemli şey lisan öğrenmek. Fransızca daha zor olduğu için Türkler belki biraz daha güç öğreniyor. Almanca öğrenmek Türkler için daha kolay. Ama artık Türk dediğimiz zaman yani egzotik oluyor, böyle hayret diyorlar ‘Türkler gelmiş buraya’ diyorlar.
Tansu Sarıtaylı- Yarım yüzyılı aşkın süredir Fransa’da yaşıyorsunuz. Siz kendinizi hangi kültüre daha yakın hissediyorsunuz?
Mete Zihnioğlu- Ben askerliğimi Türkiye’de yaptığım için Türk kültürünü daha iyi biliyorum. Şöyle tarif edeyim, Türkiye’ye gittiğim zaman küfürlü bile konuşuyoruz. Ondan sonra Fransa’ya geldiğim zaman başka Fransızca kelimelerle haşır neşir oluyoruz. Biz zaten çifte vatandaşız. Fakat bazen çocuklar soruyorlar. “Savaş olursa Türkiye’yi mi yoksa Fransa’yı mı tutacaksın?” diyorlar.
Tansu Sarıtaylı- Çocuklar dediniz de kaç çocuğunuz var? Onların Türkiye’ye bakışları nasıl?
Mete Zihnioğlu- Bir kızım var 36 yaşında Bir oğlum 31. Ondan sonra bir tane daha oğlan, o da 6 yaşında!!!!!. Ben 68 yaşındayım. Çocuklar futbola bağlı. Biri Galatasaraylı, biri Fenerbahçeli diğeri de Beşiktaşlı. Her sene Türkiye’ye gidiyoruz, bir ay kalıyoruz. İstanbul ve Bodrum’da kalıyoruz.
Tansu Sarıtaylı- Peki çocuklar Türkçe konuşuyor mu?
Mete Zihnioğlu- Çocuklar Türkçeyi anlıyor tabi. Ama maalesef pek konuşamıyorlar. Küçük oğlum, 6 yaşında, okula üzerinde Türk bayrağı olan tişörtüyle gidiyor. Yani çocuklar Türk oldukları için iftihar ediyorlar.
Tansu Sarıtaylı- Mete bey, Türkiye’ye dönme gibi bir düşünceniz olabilir mi? Emekli olduktan sonra böyle bir şey düşünür müsünüz?
Mete Zihnioğlu- Vallahi emekli olacağımı zannetmiyorum. Çünkü en küçük çocuğum henüz 6 yaşında. Herhalde 20 sene daha çalışmam lazım. Tabi Allah sağlık verirse. Emekli olmayı düşünmüyorum, gider tatil yaparsınız, gezersiniz. Allah hastalık vermesin.
Tansu Sarıtaylı- Tatil dediniz, Türkiye’ye tatile gidiyorsunuz. Avrupa’dan geldiğinizi öğrendikleri zaman oradakilerin veya esnafın bakışı nasıl oluyor?
Mete Zihnioğlu- Hiçbir şey olmuyor, hiçbir olumsuz şey yok. Yani gayet güzel. Yani Türkiye’de Türk’sünüz, Fransa’da Fransız. Bana hiçbir şekilde ‘yabancı’ gözüyle bakan olmuyor. Ama tabi Türkiye’de bazı kişiler Avrupa’dan geldiğimi anlıyor. Bir de çocuklarla gittiğinizde bazen Fransızca konuşmak zorunda kalıyorsunuz. Onu da duyuyorlar. Başımda saçım da olmadığı için “Abi sen doktor musun” diyorlar “Doktor değilim” diyorum, ama adam inanmıyor. Gel de şaşırma!
Tansu Sarıtaylı- Peki Fransa’dan geldiğinizi anladıkları zaman fiyatlarda bir oynama yapılıyor mu?
Mete Zihnioğlu- Fiyatlar bu sene çok yüksekti. Bize özel bir durum da değil. Benim hanım Fransız olmasına rağmen, bakkala kendisi gidip kendisi ihtiyaçları satın alıyor. Ama bu sefer epey şaşırdı. Bu seneki fiyatları görünce şaşırdı. Mesela et burayı da aşmış. Öyle olunca şaşırıyor insan, düşünmemek elde değil, halk nasıl yapıyor, insanlar için çok büyük problem. Maalesef Türkiye’de enflasyon problemi büyük.
Tansu Sarıtaylı- Bu arada haliyle buradaki Türk toplumunu da tanıyorsunuz. Fransa’daki Türk toplumunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Mete Zihnioğlu- Geleceğin Türk toplumu şimdi Paris’te dağılmış durumda. Çünkü Paris geniş ama genel olarak banliyölerde insanlar var. Mesela Sarcelles olsun veya benzeri diğer banliyölerde Türk komünitesi/toplumu birbirine bağlı. Öyle olduğu için epey gelişmiş, yani bakkalından tutun da orada her şeyi bulabilirsiniz.
Öyle ki şimdi Türkler her tarafta. Buraya gelen firmalar oluyor, yani büyük şirketler geliyorlar. Hepsinde bir Türk çalışıyor. Sokakta her meslekte çalışan bir Türk genci bulabilirsiniz. Genç nesil Türkler Fransızca da biliyorlar. Burada her iş kolunda bir Türk bulabilirsiniz.
Bu şartlarda Türklerin burada gelecekleri iyi görünüyor. Tabi eskisi gibi gelip burada konfeksiyon veya araba fabrikasında çalışma imkanları yok. Genç nesil zaten burada doğmuş, burada okumuş. Kimileri kendi işlerini yapıyorlar, tamamen buraya entegre olmuş durumdalar.
Tansu Sarıtaylı- Haliyle Siz SİPA Presse’de yıllardır çalışıyorsunuz. Dünya geneliyle ilişkileriniz var. Bu kurumun kurucusu Gökşin Sipahioğlu’yla birlikte çalıştınız ve şimdi siz devam ettiriyorsunuz. Bu ajansta kalmayı nasıl başardınız?
Mete Zihnioğlu- Herkes çok eskiden beri çalışıyor. En azından en son gelen 20 veya 25 senelik çalışanlar var. Burası iyi bir şirket. Herkes kendi kişiliğini buluyor. Bu durum başarmak değil de devam ettirmek. Bütün hikayeyi devam ettiriyorsunuz. Mesela şöyle ki şimdi birisine, tut ki Amerikalı birine “Ben 50 bu şirketteyim” dediğiniz zaman Amerikalı “Bu adam tamamen bitmiş” diyor “50 senedir bundan istifade etmiş” diye düşünüyor. Yani ona göre kötü bir durum. Ama Asyalı biri bu duruma başka türlü bakıyor. “50 senedir burada ne güzel” diyor. Tamamen kültür farkı.
Ben hikayeyi devam ettirdim. Bazen diyorum ki Gökşin abi öbür dünyadan geri gelse bana soracağı ilk şey “SİPA Presse hala var mı?” olur. Ona “Evet var” diyecekler ve “Hadi götür” diyecek. O bile şaşıracak doğrusu.
Tansu Sarıtaylı- Peki Mete bey Fransa’ya geldiğiniz için memnun musunuz?
Mete Zihnioğlu- Tabi memnunum. Eğer Türkiye’de kalsaydık ne yapardım bilemiyorum. Tabi bir şeyler yapardık ama nasıl olurdu bilemiyorum. Buraya geldiğim için memnunum.
Tansu Sarıtaylı- Mete bey bana zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederim. Benim sormayı unuttuğum veya sizin anlatmak istediğiniz bir şey var mı?
Mete Zihnioğlu- En önemli şey her sağlıklı olarak mutlu yaşamak. Bunu Fransa’da bulduk. Fransa bize bir şeyler kattı. Gerek çalışma hayatında gerek kültür ve yaşam olarak. Fransa’nın bizlere kattığıyla hiçbir şekilde çekinmeden ilerledik. Çok memnunum.
Size de çok teşekkür ediyorum. Buradaki eski Türkleri bulup birleştirmek, konuşturmak çok güzel bir çalışma. İnşallah bir gün bir toplantı yapıp, yemek organize edip hepimiz, bütün bu ‘eski gençler’ bir araya geliriz. Bu tür şeyler yeni nesiller için de çok önemli. Türk toplumu çok ilerleyecek, Türkiye daha ileri gidecek. Her nesilden Türkleri her tarafta her şeyden daha çok bulacağız inşallah.
Tansu Sarıtaylı- Mete bey çok çok teşekkürler.
Mete Zihnioğlu- Buraya gelip benimle bu görüşmeyi yaptığınız için ben teşekkür ederim.