Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajlara devam ediyoruz Bugün de Paris’te yarım asırdır yaşayan ve Fransa Adalet Bakanlığı’nda görev yapmış ve oradan emekli olmuş Nuri Yiğit beyle birlikteyiz kendisinden Fransa’daki yaşantısı ile ilgili bilgileri bize ve siz değerli izleyicilerimize aktardı
Tansu Saritayli: Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajları sürdürüyoruz bugün de 50 yıl aşkın bir süredir Fransa’da yaşayan Nuri Yiğit Bey le birlikteyiz, kendileri Fransa’daki 50 yıla aşkın süredir yaşadıgi yaşantılarını kısaca bize ve izleyicilerimize anlattı.
Tansu Sarıtaylı – Nuri Bey, Fransa’ya ne zaman geldiniz, gelme amacınız neydi ve ne gibi zorluklarla karşılastınız ?
Nuri Yiğit- Fransa’ya kalıcı olarak Kasım 1973’te geldim ama ilk olarak 1972 yılında 15 günlüğüne İzmir Fransız Kültür Merkezi’nin davetlisi olarak trenle geldim ve Lyon bölgesinde bir şatoda çeşitli milletlerden gelen kişilerle 15 gün geçirdik. Fransa’ya 1972’de yilinda geldiğimde Izmir Ege Üniversitesi Matematik bölümünü bitirmiştim ve Fransa’da bu 15 günlük ziyaret sırasında gördüklerim, yaşadıklarım hoşuma gitti ve Türkiye’ye dönüşümde Fransa’ya tekrar gelme olanakları araştırmaya başladım.
Ege Üniversitesi’nde Fransız hükümetinin Türk ögrencilere 4 kişilik, karşılıksız bir burs ilanını gördüm ve müracaat ettim. Dosyam, incelendi, kabul edildi ve Ankara’da yaptığımız bir mülakattan sonra bu bursu kazanarak 1973 yılında Grenoble Universitesinde matematik alanında doktora yapmak uzere Fransa’ya geldim. Bu arada Grenoble’u tercih etmemin nedeni, Paris’e nazaran daha kücük ve bir üniversite sehri olmasıydı Grenoble’a gelince de tercihimin ne kadar yerinde olduğunu gördüm.
Grenoble üniversitesine geldiğimde bilgisayarın ilk yıllarıydı, konuyu degistirip bilgisayar eğitimine cevirmek istedim. Müracaat ettim, kabul edildi ve böylelikle doktora için geldiğim Fransa’da yeniden bilgisayar eğitimine başladım. Grenoble’da lisans ve metriz yaptm, daha sonra da Paris’te gelip master yaptim. Baslangicta Fransa’ya gelirken burada kalmak niyetim yoktu ama Turkiye’ye dönmek üzereyken, eşimle tanıştık (eşim Fransız), 1979 yılında evlendik ve böylelikle planlarımız değisti ve Fransa’daki yaşamım başladı diyebilirim. Evet hayat tesaduflerle dolu
Tansu Saritayli – Fransada’ki ilk yıllarınız nasıl geçti, ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Nuri Yiğit- İlk yıllar Benim için çok zor geçti. Neyin zorluğunu çektim ? Yabancı bir ülke, yabancı bir ortam, dil sorunu ve daha bir takım bu gibi sorunlar. Ben Türkiye’de bir Fransız kolejinde okuyup, ondan sonra tahsil icin Fransa’ya gelen klasik bir öğrenci değildim. Bu nedenle başlangıçta üniversitede dersleri fransızca olarak takip etmekte oldukca zorluk cektim ve bir senede Fransızca mı geliştirmek icin kaybım oldu. Burada, motivasyonumun yüksek olması bütün bu zorlukları aşmama yardımcı oldu.
Geldigimde Grenoble Universitesinde, bir kampüste kalıyorduk. Burada türkler vardi ama coğunluğu Galatasaraylıydı diyebilirim. Galatasaraylılar genelde kendi aralarında yaşarlardı. Dogrusunu isterseniz, bende aralarına girmeye calışmadım. Türkler dışında, ceşitli ülkelerden arkadaşlarım oldu, bunlar arasında, özellikle yunanlılar çoğunluktaydı. Yunanlı arkadasları kendime cok yakın görüyordum. Bilmiyorum bunda belki de Bodrum’da doğup büyümemin de etkisi olmuştur. Çünku, kurtuluş savaşı sonrası Bodrum rumlarıyla adalardakı türkler arasında karşılıklı göc olmuştur.
Tansu Sarıtaylı – Fransızların geldiğiniz yıllarda Türklere ve Türkiye’ye bakış açışı nasıldı ve bugün nasıl?
Nuri Yiğit- İlk geldiğimiz seneler Fransızların Türkiye ve türklere bakış açısı oldukça farklıydı. O zamanlar Fransa’da Almanya’da, Avrupa’da işçiye ihtiyaç olduğu için, buralara çok türk ve yabancı gelmişti ve bu nedenle yabancı varlığı Fransa’da pek problem olmuyordu. O yıllarda Fransızlar türkleri ve Türkiye’yi pek tanımıyordu ve genellikle Türkiye’yi güzel bir tatil beldesi, tatil ülkesi, olarak görüyorlardi. Bende 1972, 73 yıllarında, yazları, Türkiye’de turist rehberliği yapmıştım ve bu nedenle birçok Fransız tanıdım.
Bir de unutmamak lazım, Fransa geçmişte yabancılar için bir sığınma ülkesiydi (Terre d’asile). Dolayısıyla bugün Fransız ailelerinde yabancı asıllı olanların, yani ailelerinde cesitli nesillerden gelen bir yabancı bulunanların, oranı oldukça yüksektir (yüzde 20 civarında). Bugün Fransızların Turkiye’ye, türklere, bakış açısı oldukca değişti ve yabancı konusu Fransa’da Avrupa’da, batı dünyasında, bazı politikacilar tarafından gittikce artarak istismar edilmeye ve seçim malzemesi olarak kullanılmaya başladı.
Bence bunda batı ülkelerindeki işsizlik sorununun, ekonomik sorunlarının, etkisi olduğu kadar Türkiye’nin de ekonomik ve politik açıdan değişiminin de etkisi vardır diye düşünüyorum. Örneğin mülteci sorunu: Türkiye’de mülteci sayısının anormal derecede artması, Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye bakış açısını da değiştirdi ve Türkiye’ye güvenlerini daha da azalttı diye düşünüyorum.
Tansu Sarıtaylı – Ömrünüzün yarışından fazlası Fransa’da geçmiş. Kendinizi daha ziyade türk mü, fransız mı hissediyorusunuz ?
Nuri Yiğit- 75 yaşındayım, evet ömrümüzün üçte ikisi, 50 seneden fazlası Fransa’da geçti. Fransa’ya yalnız geldim, burada kimsem yoktu, 45 sene önce burada ailemi kurdum ve çok mutluyum. Bir oğlum bir kızım var. Oğlum üniversiteden sonra 10 sene İstanbul’da çalışma ve yaşama olanağı buldu ve benim yaptığımın tersini yapıp, o da ikinci kızımız gibi sevdiğimiz bir türk kızıyla evlendi ve buda bizi cok mutlu etti. Türkiye’yi çok sevmesine, Türkiye’ye cok bağlı olmasina ragmen, çocuğu olunca 7 sene önce, çocuğunun geleceği acışından, ailesini alıp istemiyerek Fransa’ya döndü ve şimdi ailesiyle Fransa’da yasıyor ve calışıyorlar.
Profesyonel hayatım Fransa’da geçti. Üniversiteyi, yani buradaki eğitimimi tamamladıktan sonra, 15 sene, Fransızların bilgisayar firması Bull’de calıştım. Burasi benim için bir okul oldu ve bilgisayar alanında, teknik konularda cok şey ögrendim ve tecrübe kazandım. Burada da bir anım var: 1980 senesinde, Ankara’da yatılı okulda, 1963-66 arası, 3 sene beraber okuyup, yaşadığımız çok sevdiğim bir arkadaşımla seneler sonra, Bull’de çalışan başka bir türk arkadaşım vasıtasıyla tekrar buluştuk. Duyduğumuz mutluluğu size anlatamam ve o zamandır bu arkadaşım da Fransa’da yaşadığı için, ailece sık sık görüşürüz.
Daha sonra da 22 sene civarında Fransa Adalet Bakanlığında çalıştım. Burada, yabancı asıllı olmama rağmen, bana bu 22 sene boyunca oldukça önemli görevler verdiler ve bunu da en iyi şekilde yerine getirmeye çalıştım. 2013’te Adalet Bakanlığından emekli oldum. Sonuç olarak profesyonel hayatım Fransa’da geçti kendimi hem Fransız hem Türk ve burada Entegre (adapté) olmuş olarak hissediyorum. Ögrencilik hayatımda olsun, iş hayatımda olsun kendimi hep Türkiye’nin burada bir temsilcisi, elçisi gibi gördüm, Türkiye’yi en iyi bir şekilde temsil etmeye ve ülkemin imajina burada bir katkıda bulunmaya çalıştım.
Fransa’da uzun süre yaşamanın bir avantajı da, görüşünüz, olaylara bakış açınız değişiyor. Burada yaşamak bir ayrıcalık diye düşünüyorum. Bu bakımdan kendimi çok şanslı göruyorum. Bunun yanında, ülkemden hiç kopmadım, devamlı gidip geliyorum ve olup bitenleri takip ediyorum. Insan yaşlandıkca biraz da nostaljik oluyor gibi geliyor bana …
Burada beni üzen bir noktada, yaşadığımız Fransa’da, başında, televizyonlarda, Türkiye ile ilgili haberlerin genelde kötü haberler olması. Fransızlardan, şu ana kadar buradaki yaşamım boyunca, bana karşı ırkçılık konusunda herhangi bir olayla karşılaşmadım.Tabi ki, bu demek değildir ki Fransa’da ırkçılık yok.
Tansu Sarıtaylı- Bugüne kadar yapmış görüşmüş kişiler arasında Fransız resmi mercilerinde çalışan Türkler arasında Nadir bir kişisiniz. Görüştüğüm kişiler arasında akademisyenler var, doktorlar var avukatlar ve ressamlar var hatta sanatçılar var ve yahut da ünlü moda evlerinde çalışmış olanlar da var ama siz devlet mekanizmasinda çalışmış Türkler arasında ender bir kişisiniz, bunların yanı sıra tabii Türkiye’ye gidip geliyorsunuz. Ama Türkiye’de siz kendinizi yabancı gibi hissediyormusunuz ?
Nuri Yiğit- Aslında şunu söyleyebilirim artık öyle bir durum ki hayatımızın üçte ikisi burada üçte biri Türkiye’de geçmiş. Türkiye’de değişti, iyi veya kötü yönde, bizler de yarım asır burada yaşamış kişiler olarak değiştik. İnsanın yurt dışında yaşaması, en azından olaylara bakış/görüş açışını, değistiriyor. Ben şahsen kendimi şanslı olarak göruyorum. İnsan böyle bir durumda kendisini hem Türkiye’de, hem de Fransa’da bazen yabancı hissedebiliyor. Ama ailem burada, çocuklarım, torunlarım burada, 50 yıldır buradaki hayata alıştık ve bu saatten sonra Türkiye’ye kesin dönüş yapmak benim için oldukça zor gözüküyor.
Tansu Sarıtaylı- Türkiye’ye gittiğiniz zaman sizi üzen bir durumla karşılaşıyormusunuz ?
Nuri Yiğit- Avrupa’da yaşıyoruz, tabii ki böyle bir durumla karşılaşıyoruz. Dediğiniz gibi, Türkiye’de insanlarımız Avrupa’da yaşayanları genelde paralı kişiler olarak görüyorlar ve bazen alişverişte bile çifte standard uygulamaya çalışıyorlar. Türkiye çok değişti, beni en çok üzen ülkemin ekonomik ve politik durumu:- Ülkemdeki mülteci sayısının her geçen gün daha da artması beni endişelendiriyor. Bu sorunun, ülkemin en önemli sorunlardan birisi olduğunu düşünüyorum.- Genclerimizin gelecekleriyle ilgili kaygıları ve ülkeyi terk etmek istemeleri, ülkemin geleceği bakımından endişe verici.
Ülkemde, İnsanlara saygı gittikçe azalıyor: örneğin yaya geçitlerde yayalara hiç saygı gösterilmiyor. Bu senelerdir böyle ama hiç değişmiyor. Ben toplumumuzun, insanlarımızın, günden güne daha da gerildiğini görüyorum. Bunda geçim şartlarının gittikce zorlaşmasının da belki etkisi olabilir.Her dönüşümüzde, bilhassa marketlere girdiğimizde, hayat bahalılığının anormal derecede da artmış olduğunu görüyoruz. Türkiye’de yaşayan insanlarımız bu şartlarda nasıl geçinebiliyorlar diye üzülüyorum.
Tansu Sarıtaylı – ilk geldiğiniz yıllarda Türkiye’de bulup burada bulamadığınız her hangi bir bir şeye özleminiz oldu mu ?
Nuri Yiğit- Türkiye’deki arkadaşlık ve iklim diyebilirim. Türkiye’de arkadaş edinmek Fransa’ya nazaran çok daha kolaydı, Fransa o bakımdan çok daha farklıydi. Buna karşılık, burada, bilhassa yabancı kökenli fransızlardan çok arkadaşım, dostum oldu. Bunlar arasında bir kismi Türkiye’ye gitmis ve Turkiye’yi ve turkleri cok seven kisiler, aileler.
Tansu Sarıtaylı – Tabii bu arada sizin çocuklar iki kültürlü olarak yetişmişler çünkü anne Fransız baba türk, tabii iki farklı kültür var. Peki çocuklarıniz hangi kültüre daha yakın ?
Güzel bir soru: Çocuklarımın her iki kültüre de cok yakın olduklarını düşünüyorum. Oğlum türkle evlendiği ve Türkiye’de uzun süre yaşadığı için onda biraz daha Türk kültürü gelismis olsada ikisinin de türk kültürüne çok yakın ve Türkiye’ye çok bağlı olduklarını söyliyebilirim. Kızımın, devamlı Fransa’da yaşadığı için, Türkiye’deki ailesine çok bağlı olduğu halde, gidip Türkiye’de yaşamına devam etmesi biraz zor diye düşünüyorum.
Tansu Sarıtaylı – Fransa’ya geldiğiniz için menunmusunuz ? Keşke gelmeseydim, ülkemde kalsaydım diye bir düşünceniz oldumu ?
Nuri Yiğit- Fransa’ya geldiğim için çok şanşlıyım ve mutluyum. Hic bir zaman pişmanlık duymadım. Buraya yalnız geldim ama 45 senedir burada güzel bir ailem var. Buraya adapte olmamda bana çok yardımcı olan sevgili eşime de çok şey borcluyum. Burada, müsade ederseniz, bir parantez açmak istiyorum: Ben bugün geldiğim noktayı, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’imizin bizim gibi olanakları kısıtlı olan gençlere verdiği imkanlara borçluyum. Okulumuz ögrencilerinin büyük çoğunluğu köy kökenlidir.
Ben egitimimi, yatılı olarak okuduğum Maliye Meslek Okulundan itibaren, Türkiye’deki ve Fransa’daki Üniversite eğitimimi hep burslu olarak yaptım ve bu bakımdan da kendimi cok şanslı olarak görüyorum. Cumhuriyet’in 1922 de açtığı Maliye Meslek Okulu sayesinde köyümden çıkıp buralara kadar gelebildim, yani bu okul bizim önümüzü actı.
Maliye Okulu mezunlarının neredeyse yüzde 90’ı, üniversitelere girebilmek için lise fark sınavlar vererek, lise diploması alıp yüksek tahsil yapmışlardır. Okulumuz mezunlarından, çok başarılı olmuş, ülkemizde her alanda önemli mevkilere gelmiş çok arkadaşımız vardır, rahmetli milletvekili ağabeyimiz, Kamer Gencçde de bunlardan birisidir. Yurt dışında, Fransa’da bile okulumuz mezunlarından bir çok arkadaslarımız vardır. Birde okulumuz mezunları arasında cok büyük bir dayanışma ve yardımlaşma vardır.
Tansu Sarıtaylı- Nuri Bey bana ayırdığınız zaman için çok Teşekkür ederim. Röportaj yaptığım yarım asırdır Franas’da yaşayan vatandaşlarımıza sorduğum soruları size de sordum az çok cevapladınız yaşantınızdan baz kesimler anlattınız ama Fransa’ya ilk geldiğiniz yıllarda ve yahut da başka bir yerde çalışma ortamında falan unutamadığınız bir anınız var mı?
Nuri Yiğit- Tabii 50 sene burada yaşamış ve burada çalıştıktan sonra elbette bir takım Anılar oluyor var tabii ama Ben iki tane küçük anımı anlatayım seneler önce Versaille’da eşimle bir restorana gittik sıra beklemek için oturuyorduk salonda yanımda yaşlı bir bayan bir Benim Türk olduğumu görünce şaşırdı kaldı ve Türklerin böyle olduğunu düşünmezdim diye bir Reaksiyon gösterdi. Ben bunu yani Fransızların Türkler hakkında nasıl bir İmaj olduğunu kafalarında onu anlatayım ve o bakımdan bir anı olarak hep hatırlarım.
Onun dışında bir anım daha var
daha 1979 senesinde çalıştığım yerde bir ODTU Mezunu Orta Doğu Üniversitesi’nden mezun bilgisayar mühendisi benim gibi bir arkadaşım geldi yani benim çalıştığım yerde çalışmaya başladı Ben de 3 hafta sonra evleniyordum ona bunu söyledim ve o arkadaşı bizim düğüne davet ettim ve benim düğünde eşimin en eski dostu en samimi arkadaşıyla
karşılaştı O da onunla aynı belediyede aynı restoranda evlendi ve uzun süre yani mutlu bir yuva kurdu O da benim ikinci bir anım diyeceğim.
Tansu Sarıtaylı- Gerçekten tesadüf ve güzel bir anı olmuş sizin için. Çok teşekkür ederim Nuri Bey
Nuri Yiğit- Ben Teşekkür ederim.