Fransa’daki Türk Dernek Başkanlarıyla yaptığımız röportajları sürdürüyoruz. Bugün ki konuğumuz,İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Sarcelles Şubesi Başkanı Çetin Ali Cumur, bugüne kadar yaptıkları çalışmaları ve geleceğe yönelik projelerini anlattı. İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatı Sarcelles Şubesi Başkanı Çetin Ali Cumur, Burada refahı hep birlikte artırabiliriz
Fransa’daki Türk derneklerinin başkanlarıyla yaptığımız röportajları sürdürüyoruz. Bugünkü sefer, İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatları Sarcelles Şubesi Başkanı Çetin Ali Cumur, bugüne kadar yaptıkları çalışmaları ve geleceğe yönelik projelerini anlattı.
Tansu Sarıtaylı- Çetin bey, kendinizi tanıtıp, dernekte başkanlık görevine ne zaman başladığınızı söyleyebilir misiniz?
Çetin Ali Cumur- Bu röportajı yapma fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Meslek olarak ticaretle uğraşıyorum. Memleketimiz Trabzon, evliyim, üç çocuk babasıyım. 2019 yılından bu yana bu şubenin başkanlığını yapıyorum. Şu anda ikinci dönemin içindeyim.
Tansu Sarıtaylı- Peki bu dernek projesi nasıl ortaya çıktı?
Çetin Ali Cumur- Sarcelles şubesi 2003 yılında kuruldu. Kurucu üyeleri arasında zamanın başkanı olan Arif Ataş bey ve o zamanki büyüklerimiz var. Ahirete göç edenler oldu, onlara da Rabbim rahmet eylesin. Burada bir eğitim merkezi ihtiyacı olduğu için dernek kuruldu. Burası bizim gibi gençlerin de yetişmesine vesile oldu.
Tansu Sarıtaylı- Ana faaliyet alanınız ve etkinlikleriniz nelerdir?
Çetin Ali Cumur- İslam Toplumu Milli Görüş Teşkilatlarının paralelinde oluyor. Genel eğitim ve dini eğitim ağırlıklı çalışmalar yapıyoruz. Dernek dahilinde farklı çalışmalarımız da var. Hac ve umre organizasyonları, cenaze fonu gibi. Aslında yediden yetmişe herkes için çalışmamız oluyor. Avrupa’daki Milli Görüş teşkilatımızın 26’ya yakın???? şubesi bulunuyor. Derneğin son 5-10 yıldan beri Kazakistan, Kanada, ABD, İskandinav ülkeleri, Avustralya gibi ülkelerde teşkilatlanması oldu.
Dini eğitimden kültürel faaliyetlere, ihtisas sınıflarına, üniversitelerle işbirliklerine kadar ve bu ülkeye entegrasyon çalışmalarına kadar birçok çalışmamız var. Belki 50 çeşit faaliyet sayabilirim.Yerelde, burada ağırlıklı olarak gençlerin temel dini bilgileri almalarına destek oluyoruz.Yaşadığımız bu ülkenin kurallarına uymak ve entegre olmak kadar, öz değerlerimizi kaybetmemek, kimliklerini unutmamak, ahiretliklerinin farkında olmak gerekir. Biz bu eğitimleri veriyoruz, çünkü dengeyi çok iyi sağlamak gerekir.
Bizim Sarcelle’de sutyen skoler dediğimiz yani okul yardım dersleri veriyoruz. Ayrıca sportif faaliyetlerimiz var. Her hafta belli saatlerde gençlerimizi belediyenin tahsis ettiği mekanlarda sportif faaliyete yönlendiriyoruz. Yine pedagojik eğitimler dediğimiz yani salon programları çok yoğun bir şekilde yapılıyor.Bizde ibadet mekanı olmadığı için gençlerin de ergenlik döneminde bunları görmeden, öğrenmeden kaybolmaması için, boşluğa düşmemeleri için gençlik teşkilatımızla, kadınlar teşkilatımızla birlikte çok yoğun çalışıyoruz.Gençlerimiz için mahalle buluşmaları, sohbetler, kayak gibi farklı spor etkinlikleri yapıyoruz.
Ben de bu faaliyetlerin ve etkinliklerin faydasını görmüş gençlerden biriyim. Teşkilatın içinden yetişmiş bir kardeşiniz için bu çalışmaların önemini ve faydasını ne kadar anlatsam az. Bu çalışmalar sayesinde gençler tehlikelerden ve kötü alışkanlıklardan uzak kalmayı başarabiliyor.Hem öz kültürümüzün değerlerini hem de yaşadığımız bu ülkenin değerlerini öğrenip kavrarsak, bizim lehimize şekilde bir donanıma sahip oluruz. Franko Türk toplumu olarak tarihten bize kalmış mirası taşıyoruz. Farklı topluluklar içinde harmanlanmış bir kültüre sahibiz. Farklı devletlerden kalan Türkiyemiz de bize emanet. Dolayısıyla bizim bir abilik rolümüz var.Bir arada olmakla beraber farklılıklarımız da var, ancak bir noktada diyalog kurmak her zaman mümkün. Bu imkanı kaçırmamak için gerekli kültüre de sahip olmamız şart.
Tansu Sarıtaylı- Peki Çetin bey diğer kültürlerden topluluklarla nasıl bir ilişkiniz var?
Çetin Ali Cumur- Sarcelles şehrinde 2019 yılından bu yana Müslüman derneklerle, Musevi derneklerle ve Hıristiyan Katolik derneklerle uyum içinde çalışıyoruz. Bizim meselemizde bile onlar kendi aralarında diyalog kurmaya başladılar. Daha önce maalesef öyle çalışmalar yapılmıyordu.Biz dernek olarak şöyle bir şeye karar verdik: Dini bir derneğiz ama Sarcelles şehrinin de yapmış olduğu faaliyetler var. Yani komün dediğimiz anma programları olsun farklı etkinlikler olsun elimizden geldiğince buralara katılalım, yaşadığımız ülkede kendimizi de gösterelim. Sonuçta iki kültüre sahibiz. Değerler farklı ama buranın kültürü bizim de kültürümüz.
Biz ve çocuklarımız iki arada bir derede kalıyor. Bu durumu bizim lehimize çevirmek için çift dilli çift kültürlü olmak önemli bir avantaj.Bunu da gençlerimize öğretmeye ve aktarmaya çalışıyoruz. Bu amaç kapsamında belediyenin, valiliğin yaptığı programlara da katılmaya çalışıyoruz. Gerekirse özel bayram günlerinde çelenk bırakıyoruz.
Tansu Sarıtaylı- Peki Çetin bey epey hassas konular, gelecek için önemli konular. Peki sizin şubenizin kaç üyesi var?
Çetin Ali Cumur- Şu anda eğitim merkezimizde yaklaşık 400’e yakın talebemiz yani eğitim gören gencimiz bulunuyor. Şubemiz kurumsal yapıya sahip, bir eğitim müdiremiz, sekreteryamız var. Dernek çalışmaları genelde fahri ve gönüllü olarak yürütülür ama faaliyetler profesyonel şekilde yapılsın diye uğraşıyoruz. Dernek çalışmalarını kurumsal bir yapıya oturtmaya çalıştık, oturdu da çok şükür. Kadro oturdu, buna binaen 15’e yakın fahri eğitimci var. Talebelerimiz dışında 200’e yakın üyemiz bulunuyor.
Tansu Sarıtaylı- Şimdiye kadar dernek için hangi projeleri gerçekleştirdiniz? Bu okul dışında başka bir projeniz var mı?
Çetin Ali Cumur- Dernek 2003 yılında 70 metrekarelik alanda faaliyete başladı. Sonrasında şu anda bulunduğumuz tapusu bize ait müstakil yer alındı. Tadilatlarla, umuma açık bir mekana dönüştürüldü. 2010 yılından beri bu mekandayız.
Ben göreve geldikten sonra yeni yönetimimiz birlikte eğitim merkezimize yakışır bir yer daha aldık ve mekanımızı büyüttük.
Yeni projemiz de burayı yıkıp daha büyük, daha fazla faaliyet yapmaya uygun bir yer inşa etmek. Bunun çalışmalarına başladık. 2021 yılında imar ruhsatını aldık, ancak farklı sebeplerle gerçekleşmedi. Onun için de bize alternatif sunuldu. Bu alternatif dahilinde, yaklaşık 300 metrekarelik yeni bir arsa aldık. Şehrin ne içinde ne dışında, mevkii çok güzel. İnşallah orada büyük bir projeye başlayıp, çalışmalarımızı daha ileriye götüreceğiz.
Tansu Sarıtaylı- Peki dernekteki idare ve çalışma düzeni açısından durum nedir?
Çetin Ali Cumur- Az önce bahsettiğim gibi, amacımız derneği kurumsal bir yapıya oturmaktı, bunu başardık. Çünkü kişiye bağlı değil sisteme bağlı bir düzen olsun istedik. Bugün Çetin Ali Cumur var, yarın biz yokuz. Ama, faaliyetlerin aksamadan devam etmesi gerekiyor.
Şimdi eğitim kalitemizi artırmak istiyoruz. Bu tür derneklere, birçok genç annesinin babasının isteğiyle veya zorlamasıyla geliyor. Kendi arzusuyla da gelen var tabi. Ama bütün gençlerin buraya severek isteyerek gelmesi için çalışacağız. Bunun için eğitim kalitesini artırmaya yönelik adımlar attık. Eğitimcilerimiz kaliteli olsun diye uğraştık. Özel dersler verdirerek, eğitim bütçesine finansman yaparak profesyonel pedagoglar, formatörler çağırarak faaliyetlerin kalitesini artırmaya uğraştık. Bu çalışmaların da olumlu sonuçlarını alıyoruz. Şimdiden 400 talebeye ulaştık yakında belki de binlere ulaşacağız. Öyle bir talep var ama maalesef yerimiz müsait değil. Henüz o talebe karşılık veremiyoruz. Onun için yeni arsamızdaki inşaata girişeceğiz, ruhsatını bekliyoruz.
Tansu Sarıtaylı- Çetin bey, son zamanlarda Avrupa’da ve Fransa’da aşırı sağ yükselişte. Mültecilere yönelik tepkilerden başkaları da etkileniyor. Siz bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çetin Ali Cumur- Evet bazı gelişmelerden biz de dolaylı olarak etkilendik. Maalesef Avrupa’da esen bir hava, yabancı düşmanı bir akım var. Ondan biz de nazibimizi alıyoruz. Fakat biz çalışmaya devam edeceğiz, iyi bildiğimiz işi yapmaya devam edeceğiz. İnsanlarla farklı kültürlerden toplumlarla diyalogdan geri durmayacağız. Fransızlarla ve resmi makamlarla ilişkilerimizi sıcak tutacağız. Dernek çalışmalarımıza da ülkenin kurallarına kanunlarına uyarak devam edeceğiz.
Tansu Sarıtaylı- Bu toplumun içinde yetişmiş birisi olarak Türk toplumunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Çetin Ali Cumur- Fransa’nın tarihi geçmişi, şimdiki kültürel ve politik yapısını da etkiliyor. Bu ülke zamanıyla birçok coğrafyada yer edinmiş. Oralardan gelen farklı yabancı topluluklar var. Biz Türkler olarak bu toplulukların içinde değiliz. Dolayısıyla biz aslında, Fransa’ya sonradan gelenler içinde en genç toplumlardan biriyiz.
Buna rağmen arayı çok iyi kapattığımızı düşünüyorum. Buraya gelmek, entegre olmak, dernek kurmak, teşkilatlanmak, sosyal faaliyetlerde bulunmak vesaire… çok sayabilirim.
Tansu Sarıtaylı- Bunları hep başardık, peki başka ne yapılabilir?
Çetin Ali Cumur- Burada işçi statüsünden çıkıp işveren statüsüne çok hızlı bir şekilde gelindiğini düşünüyorum. Ancak 1990-95 yıllarından sonra “Biz burada kalıcıyız” mantığına ulaşabildik. Daha önce, para biriktirip gideyim diye bir düşünce vardı.
Babamdan öğrendiğim kadarıyla önceki nesil buraya yatırım yapmadı, kazandıklarını tekrar anavatana dönecek şekilde tanzim ettiler. Türkiye’ye dönmeyi düşünüyorlardı. Hatta imkanları olduğu halde farklı evlere dağılmadılar, para biriktirmek için hep aynı yerde yaşadılar. Sonra baktılar ki burada bir düzen oturtmuşlar, sisteme uymuşlar. Sonra ailelerini, çocuklarını getirmeye başladılar.Sizin de söylediğiniz gibi burada 50 yılı aşmış insanlarımız var. 90’lı yıllarda değişen düşünceler sayesinde artık hepimiz 30-35 yıldır buralıyız, bu toplumun bir parçasıyız.
Tansu Sarıtaylı- Peki bu değişime ne sebep oldu veya nasıl mümkün oldu?
Çetin Ali Cumur- Biz toplum olarak Fransa’daki sosyal ve kanuni düzene uyum sağlamaya hazırdık aslında. Yani Türkiye’deki demokrasi kültürü, laiklik ve diğer ülkelerden gelen bir alışkanlık sebebiyle Fransa’ya yatkındık. Afrika ülkelerinden gelenlerin aksine adaptasyonda daha hızlı ilerledik.Tabi herkesin görüşü farklı olabilir ama değerlerimizi unutmadan, yaşadığımız bu ülkeye en iyi şekilde entegre olmaya ve hayatımızı tanzim etmeye çalışıyoruz.
Bu ülkede iyi eğitimli gençler yetiştirmemiz, iyi mühendisler, iyi gazeteciler, iyi akademisyenler çıkarmamız lazım. Bu ülkenin her kurumunda, her organında alanında uzman iyi insanlar yetiştirebildiğimiz sürece daha iyi durumda oluruz. Yoksa çok büyük sıkıntılar var. Yani kermes yapmakla, temel dini eğitimleri vermekle bitmiyor. Bu ülkede yaşıyoruz, burada kalıcıyız. Bu ülke batarsa biz de batarız. Bu ülkenin refahı artarsa bizim de toplum olarak refahımız artar.
Tansu Sarıtaylı- Peki ne yapmak lazım, toplum nasıl olmalı, bireyler nasıl hareket etmeli?
Çetin Ali Cumur- Türk toplumunun biraz daha sorumluluğu ele alması, farklı görüşlerde de olsa bir araya gelmesi, uzmanlık alanlarını iyi kullanması, kendi toplumuna ve ülkeye nasıl daha faydalı olacağını düşünmesi ve bu yolda uğraşması gerekiyor. Önceki nesillerin Türkiye’ye yaşadığı ayrılıkları, kavgaları, toplumsal çatışmaları, darbeleri unutmamak lazım. Onları unutursak maalesef yine başımıza gelebilir. Onun için biz burada yetişen gençler olarak bazı şeyleri aştığımzı düşünüyorum. Farklı düşüncede olan derneklerde çalışma yapan gençlerle bir araya gelebileceğimizi düşünüyorum. Ayrılıklara takılmadan topluma ve ülkeye faydalı olabiliriz.
Tansu Sarıtaylı- Güzel mesajlar Çetin bey. Bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederim. Topluma vermek istediğiniz bir mesaj veya eklemek istedikleriniz var mı?
Çetin Ali Cumur- Biz artık bu ülkede kalıcıyız. Bunun tersini kimse söyleyemez. Farklı inanç değerleri olsa bile hepimiz aynı kültürü paylaşıyoruz. Daha iyi, daha faydalı nasıl olabiliriz diye düşünelim.Birçok sıkıntının giderilmesi için de Türk toplumu olarak çok büyük bir misyonumuz var. Yani önemli sorumluluklar bizi bekliyor.
Bu ülkede bütün görüşlere, bütün kültürlere ve inançlara saygılı olarak çalışıp, ilerlememiz gerekiyor. Hem profesyonel hayatımızda hem de yaşadığımız mahallelerde çevremizle ilişkilerimizi sıcak tutmalıyız. Bakın bugün Türkiye’de 20 katlı 50 katlı binalarda aileler yaşıyor ama kimse kimseyi tanımıyor. Diyalog yok. Fakat Fransa’da bizler daha müstakil ve diyaloğa daha müsait şartlarda yaşıyoruz. Yani çevremizle, komşumuzla ilişkilerimizi geliştirelim. Güzel hasletlerimizi sürdürelim.