FRANSA’DA YARIM ASIRDIR YAŞAYAN TÜRKLERDEN / MUSTAFA AKCAN

220
22 Şubat 2025 tarihinde Tansu Sarıtaylı tarafından eklendi

Fransa’ya istekli işçi olarak İnşaatlarda çalışmaya geldi. Fransız devleti Mustafa Akcan’a yaptığı proje ve çalışmalardan dolayı farklı zamanlarda 4 madalya verdi.

Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajlarımızı sürdürüyoruz. Bugün 52 yıldır Fransa’da yaşayan Kırklarelili Mustafa Akcan ile birlikteyiz. Mustafa bey, Fransa Çalışma Bakanlığı’ndan 4 adet başarı madalyası almış bir vatandaşımız.

Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajlarımızda bu sefer Mustafa Akcan bey ile birlikteyiz. 50 yıla aşkın süredir Paris’te yaşayan Mustafa bey sorularımızı cevaplayacak.

Tansu Sarıtaylı- Fransa’ya ne zaman ve nasıl geldiniz?

Mustafa Akcan- Fransa’ya 1973 yılında trenle geldim. İnşaatlarda çalışmak üzere geldim.

Tansu Sarıtaylı- Sözleşmeli olarak mı geldiniz?

Mustafa Akcan- Evet. Ben Kırklareli’nden geldim. Fakat trene İstanbul’dan bindim tabi. Benden önce abim gelmişti. O beni istek yaptırdı. O şekilde sözleşmeli olarak inşaatlarda çalışmak üzere geldim. Bir yıl kontratlıydım. Sonra her yıl uzattık. Bir süre sonra 10 yıllık oturma ve çalışma izni verildi.

Tansu Sarıtaylı- Peki siz İstanbul Sirkeci’den trenle mi geldiniz?

Mustafa Akcan- İstanbul Laleli’de büro vardı. Orada kontrolden geçtik, doktor nezaretinde yapıldı bunlar. Daha sonra Fransa’ya gönderdiler. Sirkeci’den trene bindim, 3 gün 3 gece tren yolculuğu yaptım. Dün gibi hatırımda, Paris’in Gare de Lyon istasyonunda indim. O yıllarda havalar çok soğuktu, kışlar epey sert geçerdi. Şimdi havalar daha yumuşak, o zamana göre biraz daha sıcak diyebiliriz.

Tansu Sarıtaylı- Peki buraya ilk geldiğiniz dönemde zorluk çekmediniz mi?

Mustafa Akcan- İlk geldiğim yıllarda çok zahmet çektim. İnşaatta çalışmak üzere gelmiştim. Kış aylarında epey zor oldu. İnşaatlarda barakalarda kaldık. Zaten tanıdık yok o daha zor oldu. Bir abim ve bir de eniştem vardı. Onlar da izine gittiler, hepten yalnız kaldım, 3 ay hiç kimseyi görmedim. Dil yok, bilgi yok zor oluyordu. Alışverişlerde epey zorlanıyorduk.

Tansu Sarıtaylı- Alışverişi nasıl yapıyordunuz?

Mustafa Akcan- Fransızca bilmeyince çok zor oluyordu. Bir mağazaya veya markete gittiğimizde çok zahmet çekiyorduk. Örneğin ekmek alacağız ama fiyatını bilmiyoruz, o sebeple hep büyük banknotlar çıkarıp veriyoruz. Haliyle para üstünü de bir sürü bozuk para veriyorlardı. Ceplerimiz bozuk parayla dolup taşıyordu.

Tansu Sarıtaylı- Onca yıl çalıştınız. İlk yıllarda soğuktan da muzdarip olmuşsunuz. Peki şimdi haliniz, sağlığınız nasıl?

Mustafa Akcan- O zamandan bu zamana kadar 41 yıl çalıştım. Fransa Çalışma Bakanlığı’ndan 4 tane madalyam var, Fransız Çalışma Bakanlığı tarafından bana verilmiş olan teşekkür mektuplarım var. Burada emekli oldum. Çok şükür sağlık durumumda bir sorun yok, iyiyim, hiçbir sıkıntım yok. Yaşım 74 oldu, tedavi gördüğüm herhangi bir rahatsızlığım yok. İlaç milaç kullanmıyorum. Tansiyon ve şeker hastalığım yok. Altı ayda bir kalp muayenesi oluyorum. Allah’a şükür sıkıntı yok.

Tansu Sarıtaylı- O yıllarda fazla Türk var mıydı, başka milletlerden insanlar da çalışıyor muydu Fransa’da

Mustafa Akcan- O yıllarda burada fazla Türk vatandaşı yoktu. İşin doğrusu ben de evimden işime gittim o şekilde çalıştım. O yıllarda Faslı, Cezayirli, İspanyol, Portekizli olan yabancı işçilerle birlikte çalıştık. Hepsiyle zamana ve ortama ayak uydurduk. Onların hiçbir zararını görmedim, kötülüğünü görmedim.

Tansu Sarıtaylı- Peki dışarıdan başka kimseyle irtibatınız yok muydu?

Mustafa Akcan- İlk yıllarda havalar soğuk olduğu gibi insanları da soğuktu. Kimse kimseyi tanımıyordu. Herkes böyle acaba kim kimdir diye bakıyordu. Biz de bu kim, niye geldi diye konuşuyorduk. Tabi biz çalışmaya geldik, çalışmaya daldık yıllar geçti.

Tansu Sarıtaylı- Peki daha sonra Fransızlarla tanışmadınız mı?

Mustafa Akcan- Buraya gelip çalışmaya başladıktan birkaç yıl sonra Fransızları tanıma fırsatım oldu. Ankara’da Fransızca öğretmenliği yapmış bir Fransız arkadaşımız oldu. Oliver Ren isminde iyi çok güzel Türkçe konuşan bir kişi. Bizi dil okuluna davet etti. Bize, bir kilisenin altında Fransızca dersi veriyordu. Sonra başkalarını da tanıdık. Onların nezaretinde diğer Fransızlarla tanışma imkanımız oldu. Çevremiz genişledi, onlarla tatlı bağlantılar kurduk. Yıllarca ailecek görüştük. Onlar bize geldi biz onlara gittik.

Tansu Sarıtaylı- İnsanın tanıdıkları artıkça her şey daha kolay oluyor. Zamanla alışveriş de daha kolay hale geldi değil mi Mustafa bey?

Mustafa Akcan- Carrefour mağazaları gibi başka isimde mağazalar vardı. Alacağımız ürünün resimlerini görüyoruz, isimleri de yazıyor. Kolay oluyor. Ayrıca tuz deyince onlar da anlıyor. Ama sonra soruyoruz çayı gösteriyoruz, şeker atacağız, karıştıracağız. Bizim şeker istediğimizi anlıyorlar.  En başta sorunlar yaşadık ama biz de öğrendik. Fransızlar da çok yardım ettiler bize. Mağazaya gideceğimiz zaman Fransız arkadaşlarımıza haber veriyorduk. Beraber alışveriş yapıyorduk. Özlemimiz de oldu ama böyle giderdik. Fransız dostlarla beraber bulduk.

Tansu Sarıtaylı- Peki o yıllardaki Fransızlardan destek görmüşsünüz. Fransızların şimdi Türklere bakışları nasıl sizce?

Mustafa Akcan- Efendim şöyle anlatayım: Bağlı bulunduğum bu şehrin bir mahallesinde belediye görevlileriyle konuşmalarım oluyor. Çalışma Bakanlığı’ndan 4 tane madalya aldığımdan dolayı onlarla tanıştım. Pazar yerinde görüştüğümüzde adamlar sıcak bakıyorlar bana. Ben şimdi takım elbiseli, kravatlı olunca önemli bir kişi olarak görüyorlar. Hiçbir yerde kötülük görmedim. Valilik, kaymakamlık veya belediyeye gittiğimde, bir sorun anlattığımda bana küçük bir pusula yazıp veriyorlar, bu listedekileri getir diyorlar. Biz de onları götürünce hiçbir problem kalmıyor.

Tansu Sarıtaylı- Peki Mustafa bey bu arada ömrünüzün yarısından fazlası burada geçmiş bir insan olarak Fransız kültüründen neler aldınız? Türk kültürünü aynı şekilde koruyor musunuz?

Mustafa Akcan- Efendim az önce söylediğim gibi 41 yıl çalıştım en son 21 yılım şantiye şefi olarak geçti. Kaliteli bir usta olarak Fransızca konuşuyorum, okuyorum ve de yazıyorum.

Tansu Sarıtaylı- Peki şantiyede nasıl çalıştınız? Pozisyonunuz ve görevleriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Mustafa Akcan- Şantiyede inşaatta belediyenin kontrolörü geliyor, sendikadan gelin oluyor, karayolları kurumunun memurları geliyor. Hangi işlerin nasıl yapıldığını soruyorlar biz de cevap veriyoruz. Altapı, kanalizasyon, gaz, elektrik, su gibi işlerin hep referansları var. Bunlar projeye uygun, plana programa göre yapıldığında sorunlar çözülüyor. Bilmediğimi de üst kademe şefime soruyordum. Telefon ettiğimde gelip işin başında durumu izah ediyordu ve problemler çözülüyordu.

Tansu Sarıtaylı- İnşaat işi zor ve tehlikelidir. Çalışırken kaza yaşadınız mı?

Mustafa Akcan- Ben çalışırken iki tane küçük iş kazası geçirdim. Bir parmağım koptu. Bir de düştüğümde ayak parmağım çıktı. Şimdi iyi durumdayım Allahıma şükür.

Tansu Sarıtaylı- Bir gün Türkiye’ye dönüp orada yaşamayı düşünüyor musunuz?

Mustafa Akcan- Ben senede iki defa Türkiye’ye gidiyorum. Her gittiğimde iki ay kalıyorum. Allah’a şükür burada kazandıklarından birkaç tane malım mülküm var. Kardeşlerim orada yaşıyorlar, onlarla görüşüyorum. Ailecek buluşuyoruz.

Tansu Sarıtaylı- Peki çocuklarınız var mı?

Mustafa Akcan- Efendim çocuklarım var. Bir kızım var 48 yaşında, kendi bulunduğu şehirde büyük bir firmada teknik işlerle ilgili olarak çalışıyor, evinden bilgisayarla çalışıyor. İki de oğlum var, biri 45 biri 40 yaşında. Bir oğlum Michelen lastik fabrikasında çalışıyor. Diğer oğlum da Peugeot araba fabrikasında çalışıyor.

Tansu Sarıtaylı- Mustafa bey, çocukların Türkiye’ye bakışı nasıl, onlar bir gün Türkiye’ye döner mi?

Mustafa Akcan- Doğrusunu söylemem gerekirse onlar dönemezler. Ben bir 40 yıl geriye gideyim, o zamandan bir şey anlatayım. Zamanında rahmetli Başbakanımız Süleyman Demirel, TRT 1’de Kırmızı Koltuk programında konuşurken, spiker “Avrupa’daki işçiler n’olacak, onlar Türkiye’ye gelecekler mi?” diye sordu. Demirel de şu cevabı vermişti “Onlar babasının köyüne veya şehrine gelip yiyecekler içecekler 15 gün akraba ziyareti yapıp 15 gün de denize girip geldikleri Avrupa’ya geri dönecekler. Onlar artık Avrupalı oldu.”

Şimdi biz de Demirel’in dediği durumdayız. Bir ara Fransa’da 100 bine yakın Türk vardı şimdi belki de 1 milyon Türk yaşıyor. Bunlar Türkiye’ye dönecekler gibi bunlara ev aldım, dükkan aldım. Yani bir gün dönerler de çalıştırırlar diye. Bunlar benim hayalim, ama orada baba nasılsın diye hal hatır sorarlar, sonra birleşip artık Ege’ye mi Akdeniz’e mi giderler, Marmara’ya gezmeye mi en zor soru bu. Temelli dönmezler artık, kesin olarak söyleyebilirim.

Tansu Sarıtaylı- Mustafa bey peki siz Fransa’ya geldiğiniz için memnun musunuz?

Mustafa Akcan- Efendim çok memnunum. Bu sayede malım mülküm de oldu. Ben fakir bir aile çocuğum. Trakya’nın kırsal kesiminden geldim. Trakya’da bir tane şeker fabrikası vardı Alpullu Şeker Fabrikası. Babaeski kazasında. Babam orada 30 yıl çalıştı. Ben trenle Fransa’ya geleceğim zaman babam beni uğurlarken “Fransa seni kovmadan sakın gelme” demişti. Şimdi Fransa beni kovuyor ama ben gidemiyorum, gitmiyorum. Buraya yerleştim artık.

Tansu Sarıtaylı- Peki Fransa’daki Türklerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Mustafa Akcan- Efendim yeni nesil için biraz zor. Fakat iyi bir mertebe kazanırsa biraz daha kolay. Yani üniversiteyi bitirirse iyi bir yerde iş bulabilir, çalışabilir. Ormancı, inşaatçı gibi işlerde çalışmak isterse biraz olur ama diğer iş kollarının gelecekleri kayıptır. Yeni nesilden olanlara okumalarını tavsiye ederim. İyi bir işte çalışmak için okumak gerekiyor. Kimseye muhtaç olmamak için çalışmak gerek.

Tansu Sarıtaylı- Mustafa bey, bana ayırdığınız zaman için çok teşekkür ederim. Benim sormayı unuttuğum veya sizin anlatmak istediğiniz bir anınız var mı?

Mustafa Akcan- Unutamadığım anı çok. Fransa’ya büyük hayallerle geldim. Avrupa’ya geldiğimizde Fransızlar Türkleri gördüğü zaman Osmanlı’nın torunları gibi bakardı bize.  Onlardan bir soğukluk görmedim. Büroda bile bize yardım ediyordu işte o Fransızca öğretmeni mesela, Türkiye’de öğretmenlik yapmış. O beyin bize çok yardımı oldu. Yani Fransa’ya geldiğimden dolayı memnunum.

Tansu Sarıtaylı- Çok teşekkür ederim Mustafa bey.

Mustafa Akcan- Zahmet ettiniz geldiniz, benimle konuştunuz. Ben teşekkür ederim.

Kategori Tag

Yorumunuzu Ekleyin

E-mail adresiniz yayınlanmayacak.