Babası döndü ama kendisi 57 yıldır Paris’te, Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türkler röportaj serimize 57 yıldır Fransa’da yaşayan Sakaryalı Şemsi Nehir, 1967 yılında özel işçi taşıyan otobüsle Paris’e gelmiş. Şemsi beyin farkı, kendisinden önce babasının Fransa’ya gelmiş olması. Kendisini Fransa’ya davet eden babası birkaç ay sonra Türkiye’ye dönmüş ama Şemsi bey artık Paris’te torunlarıyla vakit geçiriyor. Terzilik mesleğini şanıyla yapan Şemsi bey emekli olmuş ama işyeri kaliteli personel bulamadığı için hâlâ modaevinde çalışıyor.
Fransa’da yarım asırdır yaşayan Türklerle ilgili röportajlarım devam ediyor. Bugün de Şemsi Nehir beyle beraberiz. Kendisi bizlere, Fransa’ya geldiğinden bugüne yaşadıklarıyla ilgili bilgiler verecek.
Tansu Sarıtaylı- Şemsi bey Fransa’ya ne zaman geldiniz?
Şemsi Nehir- Fransa hikayem 25 Ağustos 1967’de Kapıkule Hudut Kapısı’ndan ayrılışımla başlar. İşte o zamandan bu zamana Paris’te yaşıyorum.
Tansu Sarıtaylı- Buraya ilk geldiğinizde zorlandınız mı?
Şemsi Nehir- Ben Paris’e geldiğimde benden önce gelmiş hemşerilerim vardı. Onların beni karşılayacağını bildiğim için içim rahattı. Onlar beni karşıladılar ve çok yardımcı oldular.
Tansu Sarıtaylı- Peki Paris’te ilk günlerde psikolojiniz nasıldı, nasıl hissettiniz, duygusal halinizi soruyorum.
Şemsi Nehir- Duygusal bir insanım. Türkiye’den ayrılmış olmak haliyle beni etkiledi. Geride bıraktıklarımı özledim. Ama yine de başka bir ülkeye gelmiş olmak beni olumsuz etkilemedi. Burada hemşerilerimin olması, onlarla hoş vakit geçirmem, onların bana iş bulmakta yardımcı olmaları çok faydalı oldu. O kişiler arasında halen hayatta olanlar var, vefat etmiş olanlar var, Allah’tan rahmet diliyorum.
Tansu Sarıtaylı- Fransa’ya gelmenizin nedeni neydi, nasıl karar verdiniz?
Şemsi Nehir- Buraya benden önce gelen abilerimiz vardı. Hatta İstanbul’dan Cumhur vardı, o da vefat edenler arasında Allah rahmet etsin. O buraya Türkiye’den işçi getiriyordu. Onun için de otobüs kiralamıştı. Hemşerilerimi getiriyordu, hatta benden önce babam da gelmişti. Babam beni davetiye yoluyla buraya getirtti.
Tansu Sarıtaylı- Babanız da mı gelmiş, o da mı burada yaşadı?
Şemsi Nehir- Babam benden önce Fransa’ya gelmiş, o zamanlar 49 yaşındaymış. Fakat burayı pek sevememiş. O sebeple çok durmadı. Mayıs 1965’te geldi, Aralık 1967’de geri döndü.
Tansu Sarıtaylı- Babanızda sizin meslekten, terzi miydi?
Şemsi Nehir- Yok değildi. Babam Türkiye’de orman muhafıza memuruydu. Fakat görevi sırasında bir problemden dolayı ayrılmak zorunda kaldı. Tabi ailede moral bozukluğu oldu, o da buraya geldi. 1965’te Paris’e geldiğinde, buradaki terzilerin daha iyi kazandığını yazdı. Babam burada fazla kalmayacağını, ancak oğlunun askerliğini tamamlayınca onu getireceğini bildirmiş arkadaşlarına. Ben de onun üzerine geldim. Nitekim babam 1967’nin son ayında Türkiye’ye temelli döndü (kesin dönüş yaptı).
Tansu Sarıtaylı- Babanız, siz geldikten birkaç ay sonra geri döndü ama anladığım kadarıyla siz fazla zorluk çekmediniz? Hemşerileriniz hem iş hem ev bulma konusunda size yardımcı olmuş değil mi?
Şemsi Nehir- Evet. Burada hemşerilerim vardı 3-5 kişi, bana çok yardımcı oldular. Böylece Paris’teki hayatımız başladı. Onlar zaten evlerini tutmuşlardı, hatta kendi çaplarında küçük bir atölyeleri de vardı. Ben o ekiple hemen bütünleştim. Onlarla birlikte çalışmaya başladım. Daha sonra dışarıda iş buldum, böylece kendimi geliştirmeye devam ettim.
Tansu Sarıtaylı- İlk geldiğiniz dönemde burada bazı zorluklar yaşamışsınızdır, bunlardan bahsedebilir misiniz?
Şemsi Nehir- Fransa’ya ve Paris’e intibak etmek o kadar kolay değil. Tabi en başta dil sorunu vardı, Fransızca bilmiyorum. Askerliğimi yapıp, 22 yaşımdayken gelmiştim. Biraz zor oldu ama gençliğimizin enerjisiyle o zorlukları aştık.
Tansu Sarıtaylı- Peki geldiğiniz zaman tanıdıklarınız olsa da o günkü şartlarda Fransa’da Türk toplumu pek kalabalık değildi. Türklerin sayısı çok azdı. O yıllarda nerede vakit geçirirdiniz? Paris’teki Türklerle buluşma falan olur muydu?
Şemsi Nehir- Elbette doğru. Yabancı bir şehre geliyorsunuz, kültür de farklı, dil de farklı. Kendinize benzeyen insanları arıyorsunuz. Arkadaşlarınız veya tanıdıklarınız aracılığıyla diğerleriyle de tanışmaya çalışıyorsunuz. Paris’te o yıllarda Cadet kahvesi diye bir kahve duymuştum, oraya gelip Türklerle tanışıp görüştüğüm zaman, bir yakınımla görüşmüş gibi hissediyordum. Öyle duygusal durumlar yaşadık. O sıralarda Türkleri arayıp ülkeden bir şeyler sormak istiyordu canım. Zamanla arkadaşlar edindik, onların arasında vakit geçirdik.
Tansu Sarıtaylı- Peki buraya geldikten sonra Türkiye’ye ilk kez ne zaman gittiniz?
Şemsi Nehir- Aileme çok bağlıyım ve duygusalım. İlk iki yıl Türkiye’ye gidemedim. Türk Hava Yolları’nın Fransa severleri yeni başlamıştı. O uçuşlar fırsat oldu. Ondan sonraki yıllarda da hemen her yıl Türkiye’ye gittim. Ülkemle ve yakınlarımla bağlarım devam ediyor.
Tansu Sarıtaylı- Genç yaşta gelmişsiniz, peki ne zaman evlendiniz?
Şemsi Nehir- Ben 1967 yılında Fransa’ya bekar olarak gelmiştim. Daha sonra 1975 yılında evlenip eşimi de buraya getirdim. O zamanlar Fransa’da oturma izni çok kolay alınıyordu. Üç oğlumuz oldu. Geldim geleli çalışmaya devam ediyoruz.
Tansu Sarıtaylı- Sizden evvel, 50 yıldan fazla bir süre burada yaşamış Türklerle yaptığımız röportajlarımızda sorduğumuz bir soruyu size de sorayım: Fransa’ya geldiğiniz ilk günlerde veya yıllarda da Türkiye’nin neyinin özlemini çektiniz?
Şemsi Nehir- Türkiye’nin belki havasını özledim. Evet özlediğimiz çok şey oldu. Ben Sakaryalıyım, çok güzel bir yöreydi. Çocukluğum orada, Sakarya’daki kültürün içinde geçti. Buraya ilk geldiğimde dönemli ilgili olarak en çok yemek meselesini hatırlıyorum. Türk yemeklerini özlüyordum. Paris’te Türk yemeklerine benzeyen Yunan restoranları, Ermeni restoranları vardı. Onların yemekleri Türkiye’deki yemeklere benziyordu. Hatta La Fayette Caddesi üzerinde Diamantel isminde Ermeni restoranı vardı. Sık sık gidip Türk yemeklerine benzeyen yemekleri yiyorduk. Sakarya yöresine uymasa da Türkiye’deki yemekler gibi olduğundan benzer yemekler yiyebiliyordum.
Tansu Sarıtaylı- Peki Paris’te modaevlerinde de çalıştınız, mesleğinizdeki tecrübelerinizden bahseder misiniz?
Şemsi Nehir- Geldiğimden beri çalışıyorum. İlk yıl, hemşerilerimin kurduğu atölyede başlamıştım. Dışarıdan iş alıp evde çalıştığım günler olmuştur, dışarıda atölyelerde de çalıştım. Ve tabi ki modaevlerinde çalıştım. Hazır giyimin hep lüks kısmında. Epey lüks yerlerde mesleğimi yaptım. Emekli olduğum halde Yves Saint Laurent’da çalışmaya devam ediyorum. Benim çalışmamı istiyorlar. Beni tanıyanlar “Gitme bizimle kal” diye ısrar ediyor.
Tansu Sarıtaylı- Peki Şemsi sizin buraya geldiğiniz yıllarda Fransızların Türklere bakışı nasıldı? Türkler hakkındaki düşünceleri nasıldı?
Şemsi Nehir- Vallahi açıkçası ben geldiğim yıllarda Fransızların bize iyi davrandığını hissediyordum. Çalıştığımız işyerlerinde iyi karşılanıyorduk. Hatta tahmin ettiğimden iyi davranıyorlardı. Fakat sonraki yıllarda zaman geçtikçe siyasi gerilimler, Türkiye-Fransa ilişkilerine dair yapılan propagandalar Fransız toplumu üzerinde olumsuz etki yaptı. Yani gelişmelerden ve haberlerden dolayı halk da etkilendi ve bize iyi gözle bakmadıklarını hissetmeye başladım.
Bizden sonra buraya gelen Yugoslavlar, İspanyollar, İtalyanlar vardı. Onlardan sonraki yıllarda Mağrip ülkelerinden yani Kuzey Afrika’dan çok insan gelmeye başladı. Hatta semtlerin görünümü değişti. Şu anda Paris’in bir banliyösünde oturuyorum. Bulunduğum çevre çok değişik bir hale büründü. İlk yıllarda bu durumun böyle olacağını bilseydim, belki gelmek de istemezdim. Maalesef şimdi böyle durumlar var. Tabi ben 22 yaşında geldim, bugün 79 yaşındayım, buralara alıştım. Burada yetişmiş üç oğlum var, torunlarım var. Onlardan uzak kalmamak için Türkiye’ye de dönmüyorum. Kısa ziyaretler için gidip geri geliyorum. Ama ülkemi çok seviyorum, oraya bağlılığım devam ediyor. Oraya gittiğimde arkadaşlarımla ve arkadaşlarımla buluşmak, sohbet etmek çok hoşuma gediyor.
Tansu Sarıtaylı- Peki çocuklarınızın kültür durumu nasıl? Türkiye’ye bağlılıkları ve Türkiye ile ilişkileri hakkında neler söylemek istersiniz?
Şemsi Nehir- Vallahi bizimle büyüdükleri için Türkiye’ye en az benim kadar bağlı olduklarını görüyorum. Açıkçası bu durum hoşuma da gidiyor. Bağlı olduklarını da her zaman hissettirirler, Türkiye’de tuttukları futbol takımlarından, gündemdeki hassas konularını ve tartışma ortamını da takip ederler.
Tansu Sarıtaylı- Şemsi bey, kültür olarak anladığım kadarıyla iki kültürü bir arada yaşıyorsunuz ama daha fazla sanki Türk kültürünü yaşıyorsunuz öyle mi?
Şemsi Nehir- Aynen öyle. Benim vücudum Fransa’da olsa da yaşadığım kültür daha çok Türk kültürü diyebilirim. Ben Türk’üm, ancak Türk kültürünü burada yaşatmak gibi bir lüksüm yok, ama kendi imkanlarım dahilinde öz kültürümü de yaşarım ve aile ferdimin de yaşamasına gayret gösteririm. Ama şunu unutmamamız gerek Fransa’dayız, bu ülkede yaşıyoruz, bulunduğumuz ülkeye de uymak durumundayız. Uyum sağlamaya çalışmak lazım Saygılı olmak lazım.
Tansu Sarıtaylı- Gördüğüm kadarıyla Şemsi bey Fransa’ya ilk gelen Türk toplumu hakikaten yasalara, sosyal kurallara saygılı olmuş. Fransızların da saygısın görmüş. Bunu Fransızlardan da duyuyoruz. Sice de öyle mi?
Şemsi Nehir- Şimdi durumlar biraz değişti.
Tansu Sarıtaylı- Acaba Türk toplumunun nüfus olarak artmasından mı?
Şemsi Nehir- Diğer ülkelerle, örneğin Afrika ülkeleriyle karşılaştıracak olursak bizim Türk toplumunun saygınlığı var. Bizim topluma fazla kötü bir bakışları yok. Ben gördüğüm kadarıyla öyle tahmin ediyorum. Tabi eskiden Fransa’da en fazla 3 televizyon kanalı vardı. Onlar da devlet kanalıydı. Daha sonra özel kanallar çıkınca Türkiye’nin aleyhine yayınlar oldu. Fransız toplumu bunlardan da etkilendi. Yine de Türklerin diğer toplumlardan daha saygıya mazhar olduğunu görüyorum.
Tansu Sarıtaylı- Peki Şemsi bey Türkiye’ye gittiğiniz zaman, size yabancı gözüyle bakıyorlar mı? Oradakilerin size davranışları nasıl oluyor, ne hissediyorsunuz?
Şemsi Nehir- Vallahi şöyle hissediyorum: Ben Türkiye’ye çok bağlıyım. Kötü bir bakışa da maruz kalmıyorum. Yani Avrupa’dan gelmiş diye bir öteleme hissetmiyorum. Yalnız şöyle bir şey oluyor. Bunu çok fark ediyorum. Biz dışarıda esnaftan alış veriş yaparken veya takside çok dikkat etsek de anlıyorlar. Artık konuşmamızdan mı hareketlerimizden mi bilmiyorum. Sakarya’da bulunduğumuz yörenin kendine has bir kültürü ve davranış biçimleri vardır. Ona uymak istesem de Avrupa’dan geldiğimi anlıyor esnaf, öyle hissediyorum.
Tansu Sarıtaylı- Bu durum karşısında Fransa’ya geldiğiniz için memnun musunuz?
Şemsi Nehir- Ben memnunum galiba. Çünkü bazen böyle durup düşünürüm “Ben Türkiye’de kalsam ne olurdu, buraya geldim, benim için daha mı iyi oldu” diye. Ama geldiğime memnunum, çok şikayetim yok.
Tansu Sarıtaylı- Şemsi bey bu röportaj için bana zaman ayırdığınız için size çok teşekkür ederim. Ben toplumumuz adıma bir şeyler sorup öğrenmek istedim. Benim unuttuğum bir şey olduysa veya sizin eklemek istediğiniz varsa dinliyorum.
Şemsi Nehir- Vallahi unutamadığım bir anımı anlatmak isterim. 1972 veya 1973 yılıydı. Türk Hava Yolları ile Türkiye’ye gitmek için Paris’in Opera semtinde bir acenteden bilet almıştım. Fakat Orly havalimanına gittiğimde beni uçağa almak istemediler. Çünkü çok fazla bilet satılmış. Hem sinirlenmiş hem de üzülmüştüm. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşmıştım. Oradaki yetkilerden birini rica minnet ikna ettim, hatta başkalarından da yardım isteyerek uçağa binebildim.
Tansu Sarıtaylı- Peki teşekkür ederim gerçekten çok güzel bir sohbet oldu.
Şemsi Nehir- Ben çok çok teşekkür ediyorum, beni burada ağırladığınız için. Size başarılar temenni ediyorum. İnşallah yakında yine görüşmek umuduyla.