Fransa’nın başkenti Paris’te Hrant Dink Anısına “Türkiye’de gazeteci olmak ve Hakikatin bedeli “ adlı bir konferans düzenlendi. Paris’in 10’uncu bölge belediyesi’nin ev sahipliğinde gerçekleşen Konferansı “ Fransa’daki Türk Yurttaşlar Meclisi), Acort ile Rüya Kolektifi ve Sınır tanımayan gazeteciler kuruluşu ortaklaşa organize ettiler. Konferansa’ta konuşma yapanlar arasında : Paris 10’ncu bölge belediye başkanı Remi Feraud, Helsinki Yurttaslar Meclisi Fransa Baskanı Bernard Dreano, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün Magrip ve Ortadoğu masası şefi Johann Bihr ile Türkiye’den gazeteci Hrant Dink’in eşi Rakel Dink, Gazeteci yazar Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu ve Silivri’te tutuklu bulunan gazeteci Can dündar’ın eşi Dilek Dündar vardı.
Konuşmacılar, Türkiye’deki basın özgürlüğü ve mesleğinden dolayı hayatını kaybeden gazeteciler ile yazdıkları haberlerden dolayı Türkiye’deki basın özgürlüğüne karşı bir tutum sergileyen mevcut iktidarın ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kişisel düşüncesi ve tutumu yüzünden, Türkiye’nin her geçen gün basın özgürlüğü bulunmayan ülkeler arasında hızla üst sıralara tırmandığına dikkat çekildi. Türkiye’de basının gerçek görevini ifaa etme yerine iktidar yanlısı yayın yapma yoluna çekilmeğe çalışıldığını ifade eden konuşmacılar, basın özgürlüğü ve demokrasi açısından Kabul edelemez bir tutum olduğunu söylediler.
Türkiye’den gelen konuşmacılardan, Gazeteci Can Dündar’ın eşi Dilek Dündar konuşmasında şunları söyledi: ‘Hrant Dink de Uğur Mumcu da gazeteciydi. Halkın haber alma hakkını savunmuşlardı. Fikirlerini her yerde cesurca anlatıyorlardı. Ama vuruldular. Kitaplarını, fikirlerini bomba gibi tehlikeli bulan zihniyet, gerçek bombaları, silahları kullanarak. Uğur Mumcu’yu, Hırank Dink’i. Ülkenin değerlerini imha ettiler. Ama fikirler yok edilemiyor. Bu sefer de Can Dündar ile Erdem Gül’ü tutsak aldılar. Tabi ki gazetecilik yaptıkları için değil. Terör örgütüne yardım yataklık yapmaktan, tabiki casusluktan Can ile Erdem’in davası artık yalanla gerçek arasında bir dava. Türkiye ne yana savrulacağını gösterecek bir dava. Hukuk mu kazanacak. Bir Cumhurbaşkanın kişisel kini üzerine kurulu siyasi baskı mı kazanacak. Avrupa için de bir kavga bu. Mülteci krizi üzerine kurulu. Ülkelerin menfaatlerini kazanacak. Avrupa’yı Avrupa yapan insani değerler mi kazanacak? Demokrasinin güçler dengesini beğenmeyenler şimdiden ayan beyan güçlerin tek elde toplanmasını istiyor. Yaptığı toplantılarda kanunları boş verin diyebilen bir Cumhurbaşkanı var. Hem de kamu kamu görevlilerine yapıyor bu çağrıyı. Bunca ölüme bunca cezaya rağmen Türkiye’den umudumu kesmek istemiyorum. Bizim şaşka memleketimiz yok. Gerçek yalana karşı kazanacak. Dedi.
Bombalı bir saldırı sonucu hayatını kaybeden Merhum gazeteci Uğur Mumcu’nun oğlu Özgür Mumcu, yaptığı konuşmada şunları söyledi: Bu Konferansı düzenleyen ve Türkiye’de ifade ve basın özgürlüğüne destek olan herkese teşekkür ediyorum. Türkiye’de ifade özgürlüğü ve medya üzerine konuşmak hep acılı şeyleri konuşmak anlamına geliyor benim için. Paris’te doktora öğrencisiydim. Babamın ölüm yıldönümü için İstanbul’a uğramıştım ve İstanbul’da Hrant Dink’in ölüm haberini aldım. Refleks olarak doğrudan Agos’a gittim. Benim yıllar önce yaşadıklarımı yaşayan insanlarla aynı manzaraları izledim. Hrant Dink’in cenazesine katıldım ve daha sonra Ankara’da babamın ölüm yıldönümüne katıldım. Bana göre O gün Türkiye’de ifade özgürlüğünü en iyi benim bu yapmış olduğum gezinin özetlediğini düşünüyorum. Yıllar sonra benimle birlikte 1400 kişi aynı davada Cumhurbaşkanına hakaretten dolayı yargılanmaya başladık. Duruşma sonrası telefonum çaldı babamın gazeteci bir arkadaşının oğlu aradı. Her halde dayanışma mesajı için zannettim. Bana, Özgür haftaya aynı mahkemede aynı davadan yargılanacağım, sana ne sordu hakim. Ben ne cevap vereyim. Dedi. Ben dedim ki Türkiye’deki basın özgürlüğünü özetleyecek . Her halde dedim ve maceralarının sonu gelmiyor. Umutsuz olmamak gerek. Her şeye rağmen biz buradayız. Bunların hiçbiri olmayabilirdi. Can Dündar o haberi yapmayabilirdi. Suriye’de ne olduğunu hiç de öğrenemeye bilirdik. Buna rağmen öğrendik. Amaç sonuca vardı. Şu anda yaptığımız ve yapmaya devam edeceğimiz önce arkadaşlarımızı, meslektaşlarımızı hapishaneden çıkaracağız gerekirse teker teker. Daha sonrada onların haberlerini kaldıkları yerden yapmaya devam edeceğiz ve gerçekle yalan arasında bir savaş var bizin tarafımız belli. Doğru taraftayız. Haklı olan biziz. Sonunda da biz kazanacağız. Şeklinde konuştu.
Son konuşmacı bir cinayete kurban giden Gazeteci Hrant Dink’in eşi Rakel Dink konuştu: Bir araya geldiğimiz zaman yoğun duygular içindeyim. Sevdiklerimizi putlaştırmadan da onların acılarına, onların sevinçlerine ortak olmaya çalışmak güzel bir şey, hem onların mücadelesinde ortak oluyoruz hep birlikte onların gerçekten dokundukları konulara biz de dokunmaya devam ediyoruz. Onlarla aynı konuları paylaşmış oluyoruz. Onları daha iyi anlamayı öğrenmiş oluyoruz. Hepimiz isterdik doğduğumuz ülke için övünmek. O kadar çok acı yaşanıyor ki arkadaşlarla konuşuyoruz bazı insanların hapse girdiği için seviniyoruz. Biraz trajik bir durum ama. Gerçekten öyle. Tarih boyunca faili meçhul cinayetleri hatırladıkca. Aslında faili belli cinayetlerdir ama o kadar çoğaldı ki hani boğazımıza kadar dolduk derler ya. Yeter demek geliyor insanın içinden. Biz Ermeni olarak hem geçmişimiz hem yaşantımız, korkularımız, saklanarak yaşamak, konuşmadan yaşamak kendini hem korkmak hem de bulunduğun kimlikten yaşamak zorunluluğu yaşama mücadelesini sürdürmek durumundayız. Bu Ermenilerin yaşadığı korku geçmişten gelen hatta şimdi de bir çok dönmüş aslını zamanında İslamiyet’e dönerek yaşamaya sarılan insanlar saklı kalmışlar ve bugün tek tek torunlar ortaya çıkıyorlar. Bu yaşanılan korkular tabi ki bizim çocukluğumuzu da etkilemişti. Bu korku ile yaşamanın artık bir yerde yeter demenin başlangıcıydı AGOS’un ortaya çıkış sebeplerinden biriydi. Söylenilen küfürlerden haberdarız, gücümüze gidiyor demek, yanlış haberleri düzeltmek. Bizde buradayız, bizi de düşüncelerimizi de öğrenin, anlayın anlamında bir yola çıkıştı. Gözü kara olma kararlılığıyla da söylenmesi gerekenleri biliyordu ve söylemek zorunluluğunu yaşadı eşim Hrant. Dedi